Yıllardır karşımıza çıkan ancak seçim dönemlerinde daha sık karşılaştığımız “çıkar cebindeki telefonu” dayıları şimdilerde görünmez oldular sanki. “Ne oldu onlara, nereye gittiler, şimdi nasıllar,neden gençlere bu kadar öfkeliler, neden iyi yaşama hakkımızı hak değil de şımarıklık olarak görüyorlar?” kafamda deli sorular.

Peki, ne oldu o cebimizdeki telefonlara?

1 ay içerisinde defalarca zam geldi mesela o telefonlara. Defalarca diyorum çünkü tam sayısını ben de takip edemedim. Zam sadece telefonlara gelmedi. “Aman eşe dosta yurtdışından getirtelim, bari oradan biraz kar edelim, cebimizde biraz da olsa para kalsın” söylemleri de geçen haftadan itibaren hayal oldu ki, yurtdışından getirtilen telefonların kayıt işlemlerine de 14 bin TL zam geldi, yani o imkanımız da hayal oldu artık.

Biz ne yapalım peki?

Cebimizde kalan son kuruşu mu gösterelim o dayılara yoksa şarjı yarım saat giden, prizlerin yanında duvara yapışık yaşadığımız telefonlarımızı mı? Acaba o dayılar hangisini görmek isterler, hangisini gürünce gerçekten tatmin olurlar, gerçekten mutlu olurlar?

Biz çevremizdekilere “ben pahalı ürünler kullanır, lüks yaşarım” deme derdinde değiliz. Biz sadece olması gerekeni yaşamak isteyen bir nesiliz. Tıpkı bizden öncekiler gibi, sonrakiler gibi diyemiyorum çünkü inanın benim için de aşırı muallak bir konu o.

Biz ne mi yapalım?

Oturup bizim için biçilen hayatları yaşayalım. Yemeyelim, içmeyelim, arkadaşlarımızla buluşmayalım, sormayalım, sorgulamayalım.

Yer değiştirelim. Cebimizdeki telefonları o “dayılara” verelim, bizim yerimize onlar yaşasınlar bu “hayatı”.

Kim daha iyi yaşıyor kim daha iyi yaşayamıyor ortaya çıksın, herkes rahatlasın.