Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 103. yıldönümünü kutladığımız 3 Ocak, şehrimizin tarihine ışık tutan ve bizi yeniden birleştiren özel bir gün olarak kutlandı. 103 yıl önce, işgalin karanlığına karşı direnen atalarımızın cesareti ve fedakârlığı sayesinde bugün bu topraklarda bağımsızca yaşıyoruz. Dün olduğu gibi bugün de bu ruhu yaşatmak, mücadeleyi hatırlamak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevi. Kurtuluş günü etkinlikleri, Mersin’in sadece geçmişe değil, geleceğe de umutla bakan bir şehir olduğunu bir kez daha gösterdi. Türk bayraklarıyla süslenen kortej yürüyüşünde, genç, yaşlı her yaştan insanın bir araya gelmesi adeta birlik ve dayanışmanın bir simgesiydi. Halk oyunları ekibinin sahne aldığı gösterilerde, kültürümüzün derin kökleriyle nasıl bağ kurduğumuzu izlemek büyük bir gurur kaynağıydı.
Gökyüzünde süzülen SOLOTÜRK’ün nefes kesen gösterisi ise coşkuyu zirveye taşıdı. Uçakların gökyüzünde çizdiği özgürlük dolu manzara, Mersin’in modern Türkiye’nin güçlü bir parçası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Halkın heyecanı ve coşkusu bu etkinliklerle adeta tarihle bugünün bir köprüye dönüştüğünü hissettirdi. Bu tür kutlamalar, sadece geçmişimizi anmak için değil, aynı zamanda bugünkü değerlerimizi hatırlamak ve sorumluluklarımızı yerine getirmek için de bir fırsattır. Kurtuluşun 103. yılında bir kez daha anladık ki, bağımsızlık kolay kazanılmadı ve korunması gereken en büyük mirasımız. Mersinliler olarak bugünü coşkuyla kutlarken, aynı zamanda bu topraklarda barışı, özgürlüğü ve kardeşliği korumak için üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. 3 Ocak sadece bir tarih değil, Mersin’in yüreğinde yanan bağımsızlık meşalesinin asla sönmeyeceğini gösteren bir semboldür. Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu toprakların özgürlüğü için can veren tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum. 103 yıl sonra bile, onların bıraktığı mirası yaşatmaya devam ediyoruz. Ne mutlu Mersin’e ne mutlu bağımsızlığına sahip çıkan bu millete!