Ahmet Ata, bugünkü adı Değirmençay olan Erçel Köyü’nde doğmuş bir yörük çocuğu. Burada yetiştikten sonra önce tıp fakültesini kazanıyor ancak toprak ile uğraşmanın kendini daha mutlu ettiğini düşünüp köyüne dönüyor. Bir süre sonra Toroslar Belediyesi Avrupa Birliği Projeler Yöneticisi oluyor ve bir belediyeye bağlı olarak en çok AB Projesi kazanan kişi oluyor. Hem kente hem Toroslar Belediyesi’ne milyonlarca Euro’luk maddi destek sağlıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde Türkiye’yi temsil edip konuşmalar yapıyor. Ahmet Ata, emeklilik vakti geldiğinde köydeki evine çekilip kahvede zaman geçirmek yerine Mersin Köylüsüne nasıl fayda sağlayacağını düşünmeye başlıyor. Bu sırada Tarım Bakanlığı’nın atıl arazilerin tarıma kazandırılması çağrısı kendine adeta ışık oluyor. 4 yıl önce 100 bin liralık bir destekle 1 dönüm susuz tarlada safran yetiştirmeye başlıyor. Özellikle kırsal bölgelere desteğiyle bilinen Mersin Yenişehir Belediyesi ve Mersin Ziraat Odası da projeye destek sağlıyor.

4 yıl önce başlayan deneme ekimi olumlu sonuç veriyor ve safran ilk yıldan itibaren kazanç sağlamaya başlıyor. Projeye inanan Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit safran ekiminin Toroslarda yaygınlaşması için desteklerine devam ediyor. Artık her kasım ayında Değirmençay’da safran hasat şenliği düzenleniyor.

Ahmet Ata, safran üretiminin aynı metrekare baz alınarak yapılan diğer meyve üreticiliğine göre 5-10 kat daha karlı olduğunu anlatmak büyük çaba harcıyor ama dinleyen kim. Bencillik yapıp bu karlı tarım çeşidini kendine saklamak yerine geniş alanlara yaymak ve Toroslar Köylüsünü refaha kavuşturmak için uğraşıyor. Köylü ise temkinli. Atadan deden gelen yollarla “Portakal, erik, şeftali” diyor başka bir şey demiyor. 

Ahmet Ata’yı en çok üzen de bu. Yeni fikirlere açık olmayan toplum yapısı.

Safran altın gibi. Gramı an itibarı ile 400 liradan satılıyor. 4 yılda bir yavruladığı soğanları da yüksek fiyattan alıcı buluyor.

Ahmet Ata daha önce hiç ekimi yapılmamış safranı Değirmençay Köyü’nde yetiştirerek bir mucizeye imza atmış. Bununla da kalmamış yaygınlaşması için canını dişine takmış çabalıyor.

İşte Türkiye’nin ihtiyacı olan insanlar Ahmet Ata gibiler. Onun köyünde yarattığı 1 dönümden başlayan mucizenin suya atılan bir taşın yaptığı halkalar gibi Anadolu’nun köylerine yayılması lazım. Doğru tarımın devlet eliyle halka anlatılıp yönlendirilmesi gerekiyor. Mucizeleri kişilere bırakırsak Türkiye’nin tarım geleceği pek de parlak görünmüyor.