Doğaseverlerin en çok ilgisini çeken yeryüzü şekillerinin başında, hiç şüphe yok ki kanyonlar gelir. Nehirlerin binlerce yıl dağları oyarak oluşturduğu bu derin dar boğazlar, doğa sporları yapanlar için her zaman bir cazibe merkezi olmuştur. Dağlarımızın ve nehirlerimizin konumlarına bakıldığında, ülkemizin her bölgesinin bir kanyon cenneti olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Akdeniz bölgesine yapacağınız bir yolculukta, bu doğa harikalarının onlarcasına rastlayabilirsiniz. Torosların bağrında gizli bu kanyonların birçoğunu gezme fırsatım oldu ama Adana’nın Karaisalı ilçesinde bulunan Körkün Kanyonu kadar, görselliğiyle insanı büyüleyen ve etkisi altına alan bir ikinci kanyona rastlamadım doğrusu. Körkün Çayı aslında Niğde yakınlarından doğar. Başlangıçta adı Ecemiş olan Körkün Çayı, Toroslar’ı aşıp Pozantı’nın Çamlıbel Köyü yakınlarına geldiğinde adı bu sefer Körkün olur. Seyhan baraj gölü yakınlarında Üçürgesuyu çayıyla birleşerek, baraj gölüne hayat veren önemli çaylardan biri olarak yatağında telaşlı bir şekilde akar. Adana’ya 50, Karaisalı’ya 18 kilometre uzaklıktaki Körkün Kanyonu, Adanalılar’ın bile pek bilmediği saklı bir cennettir.
Kanyon gezileri zorluk dereceleri yüksek gezilerdir. Körkün Kanyonu da bu zorlukların tümünü içerir. İçinden debisi yüksek, hırçın Körkün Çayı’nın akması, burada yapacağınız yürüyüşü daha da zorlaştırır. Yürüyüş diyorum ama aslında kanyonda daha çok yüzerek ilerlemeniz gerekiyor. Tertemiz, buz gibi sularda yüzmek, doğaseverlerin gözünde buranın çekiciliğini daha da arttırıyor.
Dar bir patikadan inilerek ulaşılan kanyonda, sizi ilk önce çayın üzerindeki dar bir demir köprü karşılar. Bu köprü bazılarını karşı yamaca geçirirken bazılarına da çayın berrak sularına atlama olanağını sağlar. Kanyonun yamaçları, menevişlenen çayın serin suları üzerinde bir kale duvarı gibi yükselir. Bu yamaçlar bazen genişler bazen de olabildiğince daralır.
Kanyonda irili ufaklı yüzlerce şelale var. Görsel bir şölene tanıklık etmek istiyorsanız, yürüyüşün son bulduğu noktaya kadar ilerlemeniz gerekecek. Çünkü şelalelerin en göz alıcıları burada gizli. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu yeri size şöyle tasvir etmeye çalışayım. Daralan, yeşilin bütün tonlarıyla bezenmiş yamaçların her iki tarafından sayısız şelaleler akar. Akan her şelalenin oluşturduğu köpüklenmenin ipiltisi, teninizde tatlı bir serinlik yaratır. Masmavi suların ve yeşilin çeşitli tonlarıyla bezenmiş bitki örtüsünün, ruhunuzda ve bedeninizde oluşturduğu dinginlik, dünyevi herhangi bir şey düşünmenizi engeller. Hiç abartmadan söyleyeceğim, dünya gözüyle gördüğüm en güzel manzarayı burada gördüm diyebilirim. Şelalelerin buz gibi sularının altında, bir an şüpheye bile düşebilirsiniz, acaba diğer aleme gittim de “Altından ırmaklar akan cennete” mi kavuştum diye.
Sonbaharın hüznünü de hissettiğim bu gezi, yolculuklara yeniden başlama hevesini veren bir gezi oldu benim için. Adnan Yücel’in şiiri içimdeki duygulara tercüman oluyor adeta;
Varsın eylül vurmuş olsun bahçeleri
Bağlar bozulmuş olsun
Yine hiç durmadan sevinçleri topla sen
Geçtiği yerlerdeki çocuk gülüşlerden
…
Her yolculuğa bir türkü yakan
Irmak boylarında konakla geceleri
Kuş seslerine dökülen
Yıldızlarla çoğalsın düşlerin
Seninle başlasın her yerde
Ve her zaman günün ilk zafer şenlikleri
Sen yolculuklara yeniden başla