Antik Dönemde Kilikia Bölgesi’ne bakıldığında, kule ve kale yapılarının bölge coğrafyasının tamamına yayılım gösterdiğini görürsünüz. Bunlar bazen bir vadinin yamacında bazen de Toroslar’ın zirvelerinde konumlandırılmıştır. Kilikia Bölgesi’nin başkentliğini yapmış Tarsus’ta da güvenlik ve kervan yollarının kontrolünü sağlamak amaçlı çok sayıda kale ve kule yapılarının varlığına tanıklık ederiz.
Bunlardan birisi Tarsus - Pozantı Karayolu’nun 25. kilometresinden Dörtler Köyü’nden hemen sonra sağa dönülerek, yol üzerindeki Yanıkkışla Köyü’nü de geçerek ulaşılan Çavuşlu (Kızlar) Kalesi’dir. Kaleye ulaşmak için Çavuşlu Köyü’ne varmadan sağa dönülüp stabilize bir yoldan ilerlemeniz gerekiyor. Bu zahmetli yolu aştıktan sonra tepenin tam zirvesindeki kaleye hala çıkmak istiyorsanız, 1 kilometreye yakın bir mesafedeki sık dokulu makilik sırtı da aşmanız gerekecektir. Makilik arazide yürürken ve kalenin yamaçlarında, karşınıza çok sayıda zeytinyağ ve şarap işlikleri çıkacaktır.
Vadiye hakim bir tepe üzerinde, 500 metre rakımlı kalenin, çok çeşitli amaçlara hizmet ettiğini düşünüyorum. Çünkü yapının mimarisi, bize bir kuleden ve bir kaleden çok daha fazlasına işaret ediyor. Dikdörtgen planlı, duvarları kesme taştan yapılmış yapı, yüksek bir konumda yer almasıyla ilk akla gözetleme kulesini getirmiş olsa da içerisinde çok fazla sayıda oda bulundurmasıyla birlikte, tüm yapıya ve çevresine yetecek büyüklükte bir sarnıç bulundurması, buranın Ortaçağ’da bir şato olarak kullanıldığını düşündürtüyor. Üç katlı olan yapının odaları, kemerli ve tonozludur ve orta katındaki ahşap kiriş yerleri hala görülmektedir.
Kalenin yapıldığı tarihin 4. yüzyıla, Geç Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Duvar işçiliğine ve dış duvarların üzerindeki onarımlara bakıldığında, kalenin yapıldığı dönemlerden başlayarak çok farklı dönemlerde de kullanıldığını ortaya koyar. Kalenin eteklerinde fonksiyonu tam olarak anlaşılamayan yuvarlak planlı bir yapı göze çarpar. Yine kalenin çevresindeki yüzeylerde, çok sayıda seramik parçalarına da rastlanır.
Yapıda üst seviyede güvenlik koşullarının oluşturulması, buranın şato olarak kullanıldığı düşüncemi destekler nitelikte. Dış surların çepeçevre sarmaladığı iç kalenin alt duvar taşları, üst taşlara göre daha iri ve bosajlıdır. Oldukça kalın duvarlara sahip kale, ana kaya üzerine oturtulmuştur. Yapının bir de üst dam örtüsü tamamen yok olmuş yarım bir katı vardır. Buraya çıkışı sağlayan taş merdivenler hala yerli yerindedir. Kaleye girişte seyyar bir merdiven kullanıldığı sanılmaktadır çünkü kalenin bir giriş kapısı bulunmamaktadır.
Çavuşlu Kalesi’ni diğer kalelerden ayıran en önemli özellik, kalenin güney cephesinde bulunan odalardan birinin tabanındaki su sarnıcıdır. Sarnıçlar genellikle bu tip yapıların hemen dışında bulunurken, bu yapının içerisinde yer alması son derece ilginçtir. Sarnıcın içeride olması, bu sarnıcın içinin suyla nasıl doldurulacağı sorusunu da akla getirecektir. Yağmurun yağmasıyla birlikte çatıdan süzülen yağmur suları, kalenin dört tarafında duvarlara açılan su oluklarıyla, tabana yakın bölgelerden delikler açılarak, yapının içindeki sarnıca yönlendirilmiş. Sadece bununla da yetinilmemiş. Duvarların iç yüzeyinden geçirilen künk su borularıyla sarnıç, hem içeriden hem de dışarıdan beslenecek şekilde bir sistem oluşturulmuş. Onlarca kale yapısı gezdim ama hiç birinde böyle bir mühendisliğe şahit olmadım doğrusu. Kilikia Bölgesi, eski dönemlerden bu yana su sıkıntısı çekilen bir bölge. Her bir damla suyun değerlendirildiği bu mühendisliğe, 21. yüzyıldan 4. yüzyıl mimarlarına şapka çıkarıyorum.
Kalenin günümüzdeki girişi, kuzey cephedeki tahribata uğramış duvar boşluğudur. Kuzeyden kaleye ilk girdiğinizde oldukça geniş bir odayla karşılaşacaksınız. Odanın duvarında, bir kısmı sağlam kalmış merdivenlerle, çatıya kadar çıkmanız mümkündür. Kalenin doğu cephesinde, yemyeşil tarlaların kuşattığı Çavuşlu göletinin masmavi suları, kalenin ziyaretçilerine muhteşem manzaralar sunacaktır. Yönünüzü kuzeye çevirdiğinizde, Bolkar Dağları’nın karla kaplı zirvelerini izleme şansını yakalayacaksınız. Güney cepheye yöneldiğinizde de Akdeniz’in turkuaz suları sizi çok uzaklara götürecektir. Bir fani için bunca güzelliği aynı anda görebilmenin yarattığı mutluluktan daha iyi başka ne olabilir ki?
Ocak 2024