Mersinli olmak bana hep gurur ve mutluluk verdi. Birlikte yaşam kültürü olan güzel insanların şehridir Mersin. Bir hatamız vardır, sahip çıkmayız güzel memleketimize. Rahat koltuklarımızdan kalkıp kentimizin yok edilmesine tepki vermeyiz. İşte bundan Taşucu'ndaki Liman Kalesini artık ziyaret edemiyoruz. İşte bundan nükleer santralciler ormanlarımızı yok etti. İşte bundan çimento fabrikası Yeşilovacık'ta dağları oyup doğal hayatı mahvediyor. İşte bundan sahil şeridimiz beton duvarlarla örüldü.
Şimdi önümüzde bir başka sınav var. Bu kez rant simsarları Atatürk Parkımızı elimizden almak istiyor. Daha önce belirlenmiş, kent siluetini bozmayan uygun konteyner alanı varken şehrin göbeğine, en güzel yerine deniz üstüne yeni bir liman ve konteyner depolama alanı inşa ediyor. Atatürk Parkı ile ilişkimiz yok diyorlar ancak Atatürk Parkı'nda bugün oturup denizi seyreden vatandaş yarın inşaat bittiğinde karşısında konteyner dağları görecek.
Bu kent katliamını neredeyse herkes sus pus olmuş izliyor. Sanırım gerçekten Mersinli olmayıp herkesten çok Mersinli olan hatta gazeteci de olmayıp herkesten çok gazeteci olan Abdullah Ayan harici ses çıkaran kimse yok. Çevre derneklerinin topladığı 10 bin imza umut verici ama yeterli değil! Kente duyarlı olduğunu söyleyen sivil toplum kuruluşları ve yerel yöneticiler de sessiz.
Ben: “Yerel yönetimlerimiz nasıl buna sessiz kalıyor!” derken, neyse ki Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Muhammet Gültak ses verdi. Sayın Başkan rant ailesi ile boy boy fotoğraf verip kendilerini tebrik etti: "500 milyon dolarlık yatırım. Allah razı olsun.”
Yahu kentin manzarası yok olduğunda silueti çirkinleştiğinde denizi daha da kirlendiğinde bunu torunlarınıza, çocuklarınıza nasıl anlatacaksınız? Demeyecekler mi size "Eskiden burada böyle manzara varmış ne oldu da böyle oldu?” diye.
Böyle akçeli işlerde siyasiler gibi bazı çakma gazeteciler de olaya dahil olur. Paranın ve gücün yanında fotoğraf verip limanımız çok masum yazıları yazar. Ayıp yahu ayıp bu nasıl bir ihanettir. Hiç mi ekmeğini yemediniz, suyunu içmediniz şu memleketin? Hiç mi vefanız yok.
Çocukluğumda sahilinden balık tutardım amcamla. Ortaokul-lise yıllarında sevgilimle el ele dolaşırdım. Unutamadığım konserlere orada katıldım. En renkli fuarları orada gördüm. Ve şimdi; çocukluğum, gençliğim elimden alınıyor. Aslında rant düzeni zaten böyledir. Suçlayamazsın... Doğanın, tarihin, kent kültürünün, kent hafızasının önemi yoktur rantçılar için. Onları normal karşılıyorum ama biz var ya biz… Rahat koltuklarımızda oturup hafızamızın yok edilmesini izleyen biz… Bize yazıklar olsun!...