Haber / Ceren Seyran İnan
Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında düşman kuvvetlerinin tekrar saldırmaya hazırlandığı günlerde, düzenli ordunun yeni bir saldırıyı kaldıramayacağı konuşuluyordu. Bilinmeyen şey ise düzenli ordunun savunmaya değil, genel taarruza hazırlanmasıydı. Başkomutanlık görevi ve Mareşallik rütbesiyle ordunun başında olan Mustafa Kemal taarruz hazırlıklarının gizlilikle yürütülmesini istedi. Ankara’da onunla beraber olan birkaç üst rütbeli asker dışında bilen olmadı. Cephe gerisinde istihbarat planlamalarını da kuran Mustafa Kemal çay partisi hamlesini yaptı. Mustafa Kemal planını ve uygulayışını Nutuk’ta şu sözlerle anlatıyor:
“Muhalifler ordunun çürüdüğünden, kıpırdayacak durumda olmadığından, böyle karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin sonucunun felaketten ibaret olacağı yolundaki propagandalarına alabildiğine hız vermişlerdi. 13 Ağustos 1922'den birkaç gün sonra ben de cepheye gittim. Hareketimi belirli birkaç kişi dışında bütün Ankara'dan gizledim. Benim Ankara'dan ayrılacağımı bilenler, burada imişim gibi davranacaklardı. Hatta gazetelerle benim Çankaya'da çay ziyafeti verdiğimi de ilan edeceklerdi. Bunu şüphesiz o vakitler işitmişsinizdir. Trenle hareket etmedim. 26 Ağustos sabahı Kocatepe'de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 5.30'da topçu ateşimizle taarruz başladı”
Planlaması o kadar gizliydi ki annesi Zübeyde Hanım’a bile bahsetmedi. Çay ziyafetinin bir kandırmaca olduğunu oğlunun kıyafetlerini görünce anlayan Zübeyde Hanım: “Hayır, çay ziyafetine gitmedi. Ben biliyorum, o savaşa gitti. Bir kâğıt kalem getirin, benden ona bir mektup yazın” dedi.