Ozan yenilir; batak toprak yoldan döner,
Bellekte barış yitik, yürek tedirgindir.
Kadınının güzelliği nadir sesiyle kulakta inler.
Umulmayan ateş açılır; rüzgâr kara, ölüm yayılır.
Kavak yanar, alev saçar; ormanda kuşlar yanar.
Ozan yakar, yüzü kara, aklı kara, yüreği karalar.
“Ölmeden bilinmez mutluluk“ derdi Romalılar.
Ölüm kötü ise hayat kötü; ölüm iyi ise hayat iyidir.
Çılgın ateş kaplar yüzü; toprak ateştir.
Hava alev, bulut ateş yağdırır, ateş toprağın içindedir.
Kızıl gül yavaşça açar, yavaşça yanar.
Doğanın tavrı doğa kitabında yazılıdır, cehennemi kurar.
Sevdiğim vardı, ibadetim bir zamanlar.
Yorgun, ham mümin zulmeder, meydanda ayin var.
Ozanı ateşe atarlar, yol keserler, sincaplar yanar.
Nefes kalmaz, çığlıkla yanar insan, seyirci seyir eder
Ozan şiirini yangınla feryat eder, kapılar kilitlidir.
Göremez, duyamaz ateşin dalgalarından kurtuluşu.
Öleyim der, bitsin acı ve ıstırap.
Yavaş ölmektedir. Ateş çeker içine.
Şiirinin demek ölüm bedeli var.
Kırmızı güller bıraktı kırmızı kız, yanık kabirlere.
Sevgi varsa insan insandır. İnsanla yazık kıyım var.
Sevgisiz insan çölde boşu avlayan kartaldır.
Çağdaş mezarlığa gömülür çağdaş öldürülenler.
Sevdiklerinin mezarlarına kuşlar gelemez, yandılar.
Ahlak diyen çekinir bazı, ahlakı sevgisiz sanır.
Masallar ne der sevgiye; yasak mı sevgi; irfan mı yoksa.
Söylemi, eylemi, sevgiyi, kardeşliği çoğaltmak için,
Özgür yaşamı, ozanları kurtarılmak için,
Söndür ozan yakan ateşleri, kırmızı kızıla, insan kalmak için.