Barınmak gereksinmedir, içinde yaşaması için insanın.
Ulaşmak için, genişletmek için hayatın sınırlarını araba lazım.
Ev alır, araba alır, giderleri karşılar, geleceğe hazırlanır.
Dudaklarda gülümseme, dağ seyreder, şarkı dinler sonra.
“Başardım, eriştim yaşam ereğime, daha ne olsun” der.

Bazısına yetmez ev, araba, kasada para.
Güzelliği kurmaya; iyi insanlığı yapmaya sunar kendini özveri ile.
Kötülüğü bitirmeye insandan insana, yemin eder
Kıtlık, kuraklık, yoksunluk, bunaltı bitsin der toplumda
Okulsuz çocuklar okusun, açlar doysun, aşılansın hastalar,

Şarkı söylesin çocuklarla yaşlılar beraber.
Suçsuz yaşansın; adalet, özgürlük yayılsın dünyaya.
Sincaplar sıçrasın daldan dala. Kuğular söyleşsin kuğuca
Üretim, coşku, beceri, ses ve çok söylemi olsun kadının, erkeğin
Yirmi birinci yüzyılın başıydı, serin rüzgâr esiyordu başlar üstüne.
Açıyordu çiçekler, köpürüyordu dalgalar dalga üstüne.

Açtılar yürekleri, öyküleri, masada bir oldular. Ad AKOB koydular
Sözü tok dede var aralarında İhsan Toksöz adı; kitap yazdı, tüzükler, öyküler,
Elini, gönlünü uzattı yazanlara, bestekârlara, keman çalan öğrencilere.
Piyano verdi ve güç. Üretmenin, güzelliğin sırrını bildi. Adı zaten Toksöz
Dünya görmüş bir dede, Hindistan’ı bile; yol gösteren, bahar taşıyan kimliklere
Demet, Bengü, Mine, Meral, Engin, Mahmut, Fazıl yürüyorlar birlikte.
Sincaplar sıçrıyor dallara, rüzgâr başka esiyor, şarkılar içlerinde.
Zihinlerde hayat güzelleştirmek isteği, gözlerde yaşama sevinci.