Tavan arasında yaşayan yoksul şair Martialis’in bir şiirinde Roma Dönemi’nde bir günün nasıl geçtiği şöyle anlatılmıştır:

Yaşamdan bir gün…

İlk saat ve ikincisi sabah ziyaretinde bunaltır himaye edilenleri,

Üçüncü saat üçkağıtçı avukatlar için hareketlidir,

Beşinciye kadar Roma çeşitli işler yaparak geçirir zamanı,

Altıncı saat ağır bir sessizlik getirir, her şey durur yedincide,

Sekizinci ve dokuzuncu, gücü kuvveti yerinde olanlar için güreşme vakti,

Dokuzuncu saat davet eder, yemek divanlarının üzerine yığılmış yastıklara gömülmeye,

Onuncu benim karalama saatim, Euphemus,

Ve sen kutlamalar için ambrosia karıştırmaktasındır bu sırada,

Soylu Caesar ise, güzel elinde bir kadeh dolusu içkiyle rahatlamaktadır.

Sonra şakalarımı yaparım: Jove’nin sabah onları yakalamasına izin verecek misin,

Thalia, bizim komik esin perimiz?

Martialis IV.8

Zeugmalılar erken kalkarlardı ve günümüzde olduğu gibi evlerinde sabah saatlerinin bildik koşuşturması yaşanırdı. Evin çocukları şafak vakti, hatta kışın daha da erken saatlerde kalkarak özel öğretmen eşliğinde okullarına giderlerdi. Özel öğretmenlik görevi üstlenen kişi evde ayrıcalıklı bir yara sahipti. İlköğretim olarak tanımlanabilecek dönem 6-7 yaşından gençlik çağına kadar sürer ve büyük ölçüde üç geleneksel dersten oluşurdu: okuma, yazma ve hesap. Çocuklar yazı yazmak için, iç kısmı mumla kaplı, iki ya da daha fazla bölümü olan ahşap tablaları kullanmaktaydı. Hatip yani öğretmenin öğrencilerine tavrı günümüzdekinden çok da farklı değildi. Roma Dönemi’nin ünlü şairlerinden Horatius bir yandan kendisini döven öğretmenden söz ederken, diğer yandan öğrencilerini güzel bir yiyecekle ödüllendiren bir başka öğretmenden söz eder. Helenistik dönem boyunca bölge halkı eski Yunanca konuşmuş ve yazmış olduğu için eğitim bu dilde yapılmaktadır. Roma Dönemi’nde bazı harfler Latince karakter kazanmışsa da, resmi yazışmalar Latince yapılmış, ancak halk kendi dilini konuşmuştur.

Bu dönemde eğitimin büyük bölümünü ezber oluşturmaktaydı. Kitaplar rulo biçimindeydi. Öğrenimin yanı sıra eğitim de Zeugmalı çocuk için önemliydi. Okulun dışında geçen zamanın bir kısmı büyüklerin çalışma mekanlarında geçirilirdi. Diğer zamanlar, çeşitli oyunlarla ya da evcilleştirilmiş hayvanlarla oynayarak bahçede geçerdi.

Bir lejyon kenti olan Zeugma’da babanın sorumlulukları oldukça fazlaydı. Birçok Roma kentinde olduğu gibi Zeugma’da da “hami” ve “himaye edilen” şeklinde MS.5. yüzyıla kadar devam etmiş olan bir istem geçerliydi. Hami her daim soylu olmak durumundadır. Sabah saatleri himaye edilenin hamisini ziyaret ettiği saatlerdi. Zeugma’da da günlük rutin genellikle bu şekilde başlamaktaydı. Baba, iş ilişkilerini düzenleyen kişiydi. Evde yapılması gereken yazışmalar vb. gibi işlerden sonra, eğer halkla ilgili katılması gereken bir toplantısı yoksa, işyerlerinin başında görevli yardımcılarını ziyaret ederek, iş hayatına dair düzenlemeleri, kontrolleri, sabah saatinde yapardı. Forum da evin erkeğinin uğradığı yerlerdendi.

Kentin aristokratlarına ait bu villalarda yaşayan evin hanımının güneş doğmadan önce veya şafak vakti uyanması beklenmezdi. Yerine getirilmesi gerekli tüm ev işlerini köleler yapmaktaydı. Roma Dönemi’nde ekonomi kölelik üzerine kurulmuştu. Toplum senatörler sınıfı, şövalyeler sınıfı ve en son da halk olmak üzere sınıflara ayrılmıştı. Zeugmalı bir kadın için gün kısa bir banyo ile başlardı. Saçı ve makyajı ile köleler ilgilenirdi. Birçok kaynakta saçını istediği gibi yapmayan talihsiz kölesine saç iğnesini batıran evin hanımından bahsedilir. Ovidius çok makyajlı hanımlarla ilgili olarak, bunların makyajının terle birbirine karışıp, yüzlerinin rengarenk bir hal aldığını anlatır. Makyaj yaparak erkekleri etkilemek isteyen kadınların bu amaçla kullandıkları bazı malzemelerin sağlıklarına zarar vermesini de göze aldıkları görülmektedir. Örneğin güzelleşmek uğruna kullanılan beyaz kurşun en zehirli makyaj malzemelerinden biri olduğu halde sıklıkla kullanılmıştır. Zeugma kazılarında kadınların bakımları için kullandığı pek çok malzeme ele geçmiştir. Saç iğnesi, tarak, cımbız, ayna, makyaj spatülleri, cam parfüm şişeleri, krem kavanozları, havan ve havanelleri gibi.

Öğle saatinde yenen yemeğin yanında su, ballı su ya da seyreltilmiş şarap içilirdi. Öğleden sonra zaman daha çok hamamlarda geçirilmekteydi. Hamamlar kadınlar ve erkekler için genellikle farklı bölümler halindeydi ya da aynı hamam farklı saatlerde kullanılmaktaydı. Zeugma’da kazılarda açığa çıkarılan hamamların da tabanı mozaiklerle bezelidir. Ailenin reisi, rahat etmek için hamama köleleri ile birlikte giderdi. Evin hanımı ise, hizmetçisi ve makyajcısı ile birlikte giderdi. Hamamdan önce egzersiz yapılarak mutlaka ter atılır. Koşu, atlama, yüzme, mızrak atma, okçuluk, güreş, ağırlık kaldırma, değişik top oyunları, çember zevkle yapılan egzersizler arasındadır. Zeugma’da Gaziantep Müzesi başkanlığında 1996 yılında yapılan kazılarda bir Roma hamamı ile gymnasion kompleksi açığa çıkarılmıştır. Hamam yapısı ve gymnasionun (okul-spor tesisi) bitişiğinde açığa çıkarılmış olan ordu kampıyla bu alanda bir külliye oluşturduğu düşünülmektedir. Bu kalıntıların tamamı Birecik Barajı seddinin altında kalmıştır. Hamam sefası frigidariumdaki soğuk suya dalınarak tamamlanırdı. Hamamdan sonra ya bir köşeye çekilip, özel vakit geçirilir ya da dama tarzı oyunlarla dinlenilirdi. Akşam saatinden önceki saatler, kentteki sanat faaliyetleri ya da araba yarışları gibi heyecan yaratan aktivitelerle geçirilirdi.

Martialis’in belirttiği gibi dokuzuncu saat akşam yemeği zamanıdır. Bu saatler ev yaşamı içinde sosyal hayatın yoğun olarak yaşandığı saatlerdir. Yemek yemek, söyleşmek, eğlenmek, eğlendirmek gibi etkinliklerin yaşandığı bu saatlerin ön hazırlığının geçtiği en önemli mekan mutfaktır. Kalabalık bir misafir topluluğu ağırlanacaksa eğer, her biri farklı yemekler üzerinde ustalaşmış birkaç aşçı bulunur. Yemekler ısıtılmış yüzeylerde, doğrudan ateş üzerinde veya fırın ve ızgarada pişirilir. Pişirme kapları genellikle pişmiş toprak çömleklerden yapılmıştır. Kırılmasına rağmen pişmiş topraktan yapılmış olan kaplar, ucuz oldukları için en yaygın mutfak kaplarıdır. Metal ve camdan yapılan mutfak araç gereçleri de sıklıkla kullanılmaktadır. Yapılan kazılarda pişmiş topraktan, metal ve camdan yapılmış pek çok mutfak malzemesi ele geçmiştir. Yemeklerde sos, bitki ve baharat kullanımı oldukça yaygındır.

Yemek, önemli bir sosyal mekan olan tricliniumda (yemek odası) yenirdi. Zeugma villalarında yemek odaları oldukça geniş mekanlar olup, tabanları genellikle T şeklinde sırt sırta vermiş birbirine bitişik iki panonun olduğu mozaiklerle bezenmiştir. Konukları karşılama ve oturma düzeni kesin kurallara bağlıdır. Sofraya sosyal sınıftaki önem derecesine göre, en alt pozisyondaki kişi en soldaki divanın en sonunda yer alacak şekilde uzanırdı. Kadınlar yemeklerini genellikle oturarak yerlerdi ancak bazı durumlarda kadınların da uzanarak yemek yediği ortamlar oluşturulmaktaydı. Köleler sofradakilerin ellerini yemekten önce, yemek sırasında ve sonrasında yıkamak için hazır beklerdi. Yemeğin yanında suyla seyreltilmiş şarap içilirdi.

Roma Dönemi özel yaşantısında akşam yemeğinden sonra bazı eğlenceler de düzenlenmekteydi. Bu eğlencelerin bir kısmı yunan tragedyasından esinlenilerek hazırlanan pantomimlerdi. Zeugma’daki zengin sınıfının verdiği akşam yemeği veya içki partilerinde de pantomim oyunları düzenlenmekteydi. Zeugma’da bulunmuş olan Theonoe Mozaiği üzerinde yapılan son araştırmalar bu mozaikte bir pantomim oyununun resmedildiğini, evin sahibi olduğu düşünülen Kointos Kalpournios Eutykhes’in bölgede pantomim oyunları organize eden bir meslek grubu içinden bir kişi olabileceğini ortaya koymaktadır. Nitekim, Dura-Europos kentinde bir duvar üzerinde ele geçen bir dipinto yazıtında, iki kent arasında gidip gelen, gece eğlencelerini düzenleyip, sahne alan profesyonel sanatçıların ve hetaeraların(fahişe) isimleri listelenmiştir. Bu nedenle, Zeugma’nın Antiokheia gibi eğlence sektöründe önemli bir kent olduğu ileri sürülebilir.

Gecenin sonunda konuklar günün stresinden kurtulmuş olarak, gecenin karanlığında, lambasız sokaklarda, kölelerinin meşalelerle aydınlattığı yolları geçerek, yataklarına kavuşmak üzere yollara düşerdi. Ev sahipleri uykuya dalmış, köleler hala evi toparlamaktadır. Onların da evi yeni bir güne hazırlamasının ardından Zeugma’da herkes ve her şey uykuya dalmıştır.

Kaynakça

BULGAN.,Fatma ve UYSAL., Tenzile, The Gaziantep Zeugma Mosaic Museum/ Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s. 45-53