Kilikia bölgesinin en büyük ve en stratejik kalelerindendir Toprakkale. Günümüzde Osmaniye, Adana ve İskenderun karayollarının birleştiği noktanın tam ortasında yer alır. Suriye’den gelen yol üzerinde olması kaleyi geçmişten günümüze önemli kılmıştır. Tarihi kervan yolu üzerinde bulunan Toprakkale, bölgedeki diğer kaleler Anavarza, Hamite, Yılan ve Çardak kalelerinin görüş alanındadır. M.Ö. 8. yüzyılda Selevkoslar tarafından yapıldığı düşünülen kale, stratejik konumu nedeniyle o kadar önemli bir kaledir ki Selçuklular, Abbasiler, Memlükler, Osmanlı, Şövalyeler, Bizanslar, Ermeniler ve beylikler arasında sürekli el değiştirerek günümüze kadar ulaşmıştır. Kale, her bir uygarlık için daima cazibe merkezi olmayı da başarmıştır.
Çukurova’ya gelen ilk kavimlerden olan Luviler’in, M.Ö. 6. yüzyılda İranlılar’ın, M.Ö. 333’te Büyük İskender’in hakimiyetine giren bölge, İskender’den sonra Selevkoslar’ın ardından Pompeus’un çabalarıyla Roma İmparatorluğu’na dahil olmuştur. Daha sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun yönetimine giren bölge, İslâm ordularının 7. yüzyılda bölgeye gelmeleriyle Roma hakimiyetine son vermişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah, 1082 yılında Kilikia’ya inerek Çukurova’yı tamamen alır ama bölgeye yeter sayıda Türkmen yerleştirilememesiyle birlikte bölge tam anlamıyla Türk yurduna dönüşemez.
1170’ten önce bölgeyi Ermeniler kontrol altına almış, 1185’te Toprakkale, Baron Ruben’in iadesi için fidye olarak Antakya’ya verilmiştir. Dokuz yıl kadar bir süre içinde tekrar Ermeniler’in eline geçmiştir. Kaledeki Ermenileri mağlup eden Memluklar, kaleyi ele geçirmişlerdir. Toprakkale, Kilikia Ermeni Krallığı’nın bir tımar merkezi olmuştur. Kale 12. yüzyıl içinde Antakya Haçlı Prensliğinin sınırları içine dahil olmuştur. Ermeniler burayı ilk olarak bu yüzyılda 1132-33 yıllarında almışlardır. Kısa süre sonra Bizanslılar ve Haçlılar tarafından bölgeden çıkarılmışlardır.
13. yüzyılda Kilikia Ermenileri’nin Çukurova limanlarını Moğollar’a vermek istemeleri, Çukurova’daki Türk hakimiyetini zorlaştırır. Kralı 5. Leon’un (1382) ölümüyle Ermeniler’in gücü bitmiş ve Çukurova, Türkler tarafından tamamen ele geçirilmiştir. 14. yüzyıldan sonra da Ramazanoğulları idaresine geçen bölge, önemli imar çalışmalarına sahne olmuştur. 1608’den sonra Ramazanoğulları’nın Osmanlı Egemenliğine girmesiyle de bölge artık Osmanlı sınırlarına katılmıştır. Osmanlı kaleyi kışla olarak kullanmış ve daha sonra terk etmiştir. Osmanlı Dönemi’nde Kınık Kalesi olarak da adlandırılmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında, itilaf devletleri Mondros Ateşkes Antlaşması’yla bölgeyi işgal etmiştir. İngilizlerin bir aylık işgalinden sonra bölge Fransızlar’a terk edilmiş, Fransızlar da Toprakkale’yi karargah olarak kullanmıştır. Fransız işgaline tepki gösteren halk, Kuva-yı Milliye çetelerine yardım etmiş ve ilçe 29 Aralık 1920’de düşman işgalinden kurtulmuştur.
75 metre yüksekliğinde yığma bir tepe üzerindeki kale, Abbasiler döneminde Harun Reşit’in Çukurova’yı fethinde (786) siyah taş kullanılarak yeniden yapılmıştır. İç ve dış kaleden oluşan kaledeki, dekorasyon olarak kullanılan beyaz taş ve mazgal delikleri, Memluk mimarisini yansıtır. Dikdörtgen planlı kalenin 12 burcu vardır. Toprakkale de diğer Kilikia bölgesi kalelerinin giriş kapıları gibi oldukça korunaklıdır. En üstte yer alan avlu iç kalededir ve burada sarnıç ve depo vardır. Kilikia kalelerinin hemen hepsinde şapel vardır. Bazı kalelerde şapelle birlikte -Anavarza ve Sis Kalelerinde olduğu gibi- kilise de yer alır. Yağmur suları kanallarla kalenin tam ortasındaki büyük sarnıca aktarılmaktadır. Toprakkale farklı medeniyetlerin mimari özelliklerini taşımakla birlikte günümüze Memluklu döneminin özellikleriyle ulaşmıştır. Çokgen plana sahip olması, Arap usulü kalelerin özelliğidir.
Toprakkale 1966 yılında restore edilmiş ve bulunduğu tepenin çevresi aynı dönemde ağaçlandırılmıştır. Bu kadar fazla sayıda ağacın olması, kalenin manzarasına müthiş bir güzellik katmıştır. Bu durum, Kilikia bölgesindeki başka kalelerde rastlanan bir özellik değildir. 26 tane kaleyi barındırması nedeniyle "Kaleler şehri" olarak da anılan Osmaniye’nin bu muhteşem kalesinin giriş bölümünde bulunan kapı ve tonozlu yapı, 2022 yılında tarihi mimariye uygun olarak restore edildi. Ancak 2023’te yaşanan şiddetli Maraş depreminde yapılan çalışmalar da zarar gördü. Hatta kalenin surlarındaki taşlardan bazıları koparak aşağılara kadar yuvarlandı.
Sırtını Amanoslar’a yaslamış, Çukurova’nın doğu ucundaki konumuyla ve görüş alanındaki diğer kalelerle birlikte, bereketli toprakların koruyucusudur Toprakkale. Tavanı tonoz taş kemerli salonlarında, Afrika’dan gelen kedi büyüklüğündeki yarasalar, adeta kalenin yeni sahipleri olmuşlar. Dosta güven düşmana korku salan kalenin üzerinden, eteğindeki çam ağaçlarının serinliğiyle, uçsuz bucaksız ovayı en güzel şekilde izleyebilirsiniz. Ovanın düzlüğünün üzerindeki, yeşilin ve siyah kayaçların birleştiği Kilikia bölgesinin bu görkemli kalesi, gezilmesi gerekenler listenizde kesinlikle ilk sıralarda yer almalıdır.