Güncel

Türkiye’nin anneleri araştırmasının çarpıcı sonuçları

Abone Ol

‘Türkiye’nin Anneleri’ araştırması Türkiye’de yaşanan ekonomik ve toplumsal dönüşümler sonucunda Türk aile yapısının nasıl bir değişimden geçtiğini ve en önemlisi annelerin rollerinin nasıl farklılaştığını ortaya koydu. Araştırmada evlenme ve aile kurma dinamiklerinden boşanmalara, kadının istihdamdaki konumundan cinsiyet rollerindeki değişimlere kadar pek çok konuda dikkat çekici sonuçlar verdi. Türkiye’nin anne profillerini belirlemek için 267 binden fazla kullanıcıya ait sosyal medya yorumu, blog gönderileri, forum tartışmaları ve diğer sosyal medya etkileşimleri, yapay zeka yardımıyla işlenip yorumlandı. Buna olarak, 1-6 ve 7-15 yaş aralıklarında çocukları olan B ve C1 sosyo-ekomik gruplarına mensup 25-45 yaş arası bekar annelerle yüz yüze görüşme yapıldı.
Üç anne profili
Araştırmaya göre, Türkiye’de güncel üç anne modeli bulunuyor; Çocuğu Hiç Büyümeyenler (yüzde 42), Eseriyle Övünenler (yüzde 34) ve Birlikte Öğrenenler (yüzde 24). Anne modelleri geleneksel-modern eksenindeki sosyo-kültürel ayrımlara göre tasnif edildiği gibi, çocukları ile kurdukları ilişkilerin biçimi ve niteliğine göre de belirlenmiş.Çocuğu Hiç Büyümeyenler anneler daha çok kırsal kesimde yoğunlaşmış bir anne profili. Çocuklarını geleneksel değerlere göre, büyütüyorlar ve onlara kabul görmüş genel toplumsal cinsiyet rollerini aktarıyorlar. Bu anneler, çocuk yetiştirme konusunda devrim yapmak peşinde değiller kesinlikle, daha çok önceki kuşağın öğretileri ışığında ilerlemeyi tercih ediyorlar.
Eseriyle Övünen anneler mutlu bir hayat için başarıyı ön koşul olarak görüyorlar. Eğitime çok önem veren, çocuklarını çok yönlü yetiştirebilmek için onları sanatla, sporla ve şehrin sunduğu diğer modern imkanlarla destekleyen bu anneler, daha çok metropollerde yaşıyorlar. Birlikte Öğrenen anneler ise, kendilerini ve çocuklarını çok zorlamayan, ebeveynlik sürecini doğal akışında yaşamayı tercih eden annelerden oluşuyor. Bu anneler, çocuk yetiştirmek konusundaki popüler öğretilere, sürekli güncellenen altın kurallara biraz kulak tıkayan bir profil sergiliyorlar.
2022’de boşanma sayısı rekor kırdı
Araştırma raporunda en çok dikkat çeken ve Türkiye sosyolojisindeki ağırlığı gün geçtikçe artan profil ise, bekar anneler. Araştırmaya temel teşkil eden TÜİK verilere göre, Türkiye’de boşanma oranları sürekli bir artış sergiliyor. Rakamlara yakından bakıldığında, 2002 yılında 95 bin olan toplam boşanma sayısı, 2012’de 123 bine, 2022’de rekor kırarak 182 bine ulaştı. 2023 yılında gerçekleşen boşanma sayısı ise 172 bine varıyor. Artan boşanmaların sonucu olarak tek ebeveynli hanelerin sayısı da artıyor. Buna göre, Türkiye’de bekar annelerin çocukları ile birlikte paylaştıkları hane sayısı toplamda 1,8 milyona ulaşmış durumda. Bu rakamın yakın gelecekte 3 milyonu bulacağı tahmin ediliyor. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, boşanmak erkeklerin hayatında büyük bir yük oluşturmazken, kadınlar dul olarak yaftalanarak ağır bir sosyal ve duygusal yükün altına sokuluyor. Araştırma kapsamında görüşülen bekar anneler, bu yargılama ve etiketlemelerin en çok hemcinsleri tarafından yapıldığını ifade ediyorlar.
Sosyal medya üzerinden kendi medyalarını şekillendiriyorlar
Araştırmaya göre, sayıları gittikçe artan bekar annelerin veya tek ebeveynli hanelerin markalar ve medya tarafından henüz yeterince muhatap alınmıyor bu durumda da bekar anneler özellikle sosyal medya üzerinden kendi medyalarını kendileri şekillendiriyor.
Kadın değersiz anne kutsal ikilemi
Araştırmayı yapan FutureBright Group’un Kurucu Ortağı Başak Abdula, sonuçlar ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’nin Anneleri raporu, hem kültürümüzle ilgili çok şey söyleyen bir memleket panoraması hem de dönüşen toplumsal dinamiklerin net bir aynası. Annelerin çocuk yetiştirme tarzlarına göre üç ana segmente ayrıldığı araştırmamızın en dikkat çeken bulgusu, bekar annelerin dünyası oldu. Kadınlığın değersiz, anneliğin ise kutsal sayıldığı bir toplumda bu ikili durumun en büyük yükü bekar annelerin omuzlarında. Bekar anneler, çocukları ve kendileri için istikrarlı, kontrollü ve güvenli bir dünya inşa etmek için bireysel seviyede büyük bir mücadele verirken, kendilerini destekleyecek makro regülasyonların eksikliğinden yakınıyorlar”.