TOROSLARIN ZİRVESİNDE BİR KALE: ANAHŞA

Abone Ol

Kilikia’da güvenlik ve savunma amaçlı yapılmış onlarca kale yapısı vardır. Bu kalelerin içinde yüksekliği ve konumu yönünden Kilikia’daki diğer kalelerden apayrı bir yere koymamız gereken bir kaledir Anahşa Kalesi. Toroslar’da 1200 metre yükseklikte, Çakıt Vadisi’ne hakim bir noktasına konumlandırılmış kaleye, ulaşılması çok da kolay değildir. Pozantı’nın Eski Konacık köyünün 4 km doğusunda yer alan kale, çeşitli dönemlerde ciddi onarımlardan geçmiştir. Kale 12. yüzyıl ve sonrasında, özellikle Kilikia Ermeni Krallığı döneminde, günümüze ulaşan son şeklini almıştır.

Evliya çelebi, 1671’de Gülek’in girişindeki tarihi Anahşa kalesini görür ve kalenin mamur bir kale olduğunu Seyahatnamesi’ne yazar. Evliya Çelebi Anahşa Kalesi’ni mamur bir kale olarak nitelediğine göre, kale o dönemlerde oldukça bakımlı, yaşam koşullarına son derece uygun ve güzel bir görünüme sahip olmalıydı. Araplar’ın Hüsnü-Sekabile dedikleri kalenin burçlarında yer alan mazgal delikleri, aslında buranın savunma amaçlı yapılmış bir garnizon kalesi olduğunun göstergelerindendir. Kale duvarları 7 metre gibi ciddi bir yükseklik içerir.

Kale ulaşılması oldukça güç konumuyla, definecilerin saldırılarına tamamen açık bir haldedir. Bu güç ulaşılabilirlik ziyaretçi azlığını da beraberinde getirince, definecilere çok rahat bir ortam sağlamış, böylece kalenin her tarafının delik deşik bir hale gelmesi kaçınılmaz olmuştur. Kaleye varmadan önce, düz bir kayalık yüzeyde çeşitli harflerle ve sembollerle kaplı kaya bile, definecilerin talanından nasibini almış. Bu talan o kadar büyük tahribatlara yol açmıştır ki, kalenin orta kapısının yanında yer alan, hayvanların su içmesi için kayanın oyularak yapıldığı havuz bile yok edilmiştir. Kaleden günümüze kalanlar, görkemli sur duvarları, gözetleme kuleleri ve kemerli giriş kapılarıdır. Ama bu vandallar fırsatını bulsalar, kaleden geriye kalan bölümleri de havaya uçurmaktan asla geri durmuyacaklardır.

Geç Bizans Dönemi yapılarından Anahşa Kalesi’nin kuzeydeki ana giriş kapısı, kenarları düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Bir tepenin tamamına yayılmış bir şekilde konumlandırılan kalenin sur duvarlarının dış kısmıysa, bosaj dediğimiz kabartmalı kesme taşlar kullanılarak yapılmıştır. Böylece yapının dış surlarına bir görkem kazandırılmıştır. Kalenin 130 cm olan sur kalınlığı, bu görkemi destekler niteliktedir. Bir bölümü istinat duvarlarıyla desteklenen kalenin iç kısmındaki yapılar, yarım silindir biçimli tonozlu tavan örtüsüne sahiptir. Yazları oldukça kurak geçen Kilikia bölgesinin olmazsa olmaz yapılarından olan su sarnıçları, Anahşa Kalesi’nde fazlasıyla yer bulur.

Annaşa ve Belemedik Kalesi olarak da adlandırılan kaleye, Azerbaycan ve Kafkasya üzerinden Anadolu’ya gelen İskitlerin geç dönem boylarından olan Esklavonyalılar’ın bölgeye iskan edilmelerinin üzerine “Esklavonyalı Muhafızın Kalesi" ismi de kullanılan isimlerdendir. Anahşa Kalesi Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulunun kararıyla, 1986 yılında kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Kurulun yine 2004’teki kararıyla da korunma alanı sınırları belirlenmiştir.

Torosların zirvesinde, vadiye hakim bir noktadaki kalenin doğu ve batısındaki mazgal delikleri, kaleyi çepeçevre sarmalamaktadır. Güney cephesi tamamen sarp bir kayalık yüzeye sahip olduğundan, bu cephede mazgallara ihtiyaç duyulmamış. Kadim Toroslar’ın eşsiz doğası içerisinde, Anadolu’yu Ortadoğu’ya bağlayan ve eski uygarlıkların önemli geçidi Gülek Boğazı’nın hemen girişindeki bu muhteşem kale, her ne kadar koruma altındaysa da definecilerin kaleyi delik deşik etmelerinden dolayı günümüzde çok harap durumdadır. Milli şuurdan yoksun, vandalizmin esaretindeki insanlarla etkin bir mücadele yapılmadığı sürece, bu nadide eserlerimiz elimizin altından bir bir kaymaya devam edecekler.