SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNE

Abone Ol

Normal koşullarda sağlıklı bir değerlendirme yapabilmenin günümüz Türkiye’sine göre çok daha kolay olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Zira yeni yönetim şekliyle birlikte devlet mekanizmalarının tümünde hızla bir değişim yaşanması ve her türden yönetim organının tek bir güce bağlılığa doğru evrilme sürecine girmesiyle, aşınmanın önü alabildiğine açılmış ve deyim uygun olursa, ülkenin çıkarından çok, tek adama hizmet yarışı başlamıştır. Bu durum özellikle son yıllarda ışık hızıyla bir seyir izlerken, içi boşaltılan kurumlar ülke gerçekliğinden kopartılarak yeni sürece uygun tarzda “güncellenmişlerdir”. Böyle bir durumda kamuoyuna sunulan hiç bir verinin güvenli olamayacağı; çünkü sistemin doğal bir gereksinimini karşılamak için kurgulanacağını bilmemek mümkün değildir. Maalesef demokratik temel hak olarak tanımlayacağımız seçme ve seçilmenin bu gelişmelerden payını almamasını ve dolayısıyla bu alanda da “güncellenmenin” kaçınılmaz olacağını düşünmemek elde değildir. Bu nedenle sonuca ilişkin verilerin, seçimden önce muhalefetin verdiği her türlü teminata karşın, ciddi ve sağlıklı bir analiz yapılmasını zorlaştırmakta hatta olanaksız hale getirmektedir. Doğal olarak bu tür durumlarda yorum yapmak sübjektif değerlendirmenin ötesine gitmeyecektir. Yazıma başlarken bu durumu belirtmeden edemezdim.

Öncelikle statükoyu savunan zihniyetin gerçekliğe dayalı bir bilgiyle beyinlere değil, her türden manipülasyon denenerek, kitlelerde tepki oluşmasını sağlamaya, geçmişte muhalefet kanadında yer işgal etmiş olan kimisi alandan da faydalanılarak, karşı tarafın “yönetemeyeceği” nakaratlarını yinelemiş ve her türden kara propagandayla duygulara seslenmiştir. Özellikle aydınlanma konusunda tarihimizden bu yana zayıf olan karnemizden dolayı, bu retoriğin rağbet görmesi ve korku faktörüyle harmanlanan beyinlerin teslim alınmasıyla kitlelerin gerçeklikten koparılması ve hissi olarak statükocu anlayışın gündemine tabi olmaları sağlanmıştır. Bilimsel veriler, araştırmayan sorgulamayan toplumlarda inanç ve geleneklere seslenmenin daha fazla kutsandığı görülmüştür. İşte bu özellikleri taşıyan ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu bu etki alanı içinde yer almıştır. Buradan toplumsal yapı ve kültürümüzün bu tarza eğilimli olduğu bilinerek reel bir politikanın hayata geçirilmesi, değişimi isteyen her birey ve toplumsal yapı, özellikle siyasi partiler için kaçınılmaz görev olarak teslim edilmemesi halinde başarı sağlanamayacağı sonucu çıkarılmalıdır.

Seçim öncesinde muhalefetin üstünde durduğu, hala açıklanmaya muhtaç olan oyların sayımıyla ilgili bunca eksikliğin yaşanması, bu iktidar döneminde gündemden düşmeyen değerlerin aşınması, kurumların işlevsizleşmesi, başka bir deyimle tek adam sistemine hizmet etmesini başat görev olarak addetmesinin doğal bir sonucu olarak görülmelidir. Bu gerçeklik bilinmesine ve aylardır her türden önlem alındığı belirtilmesine karşın seçim sonucuna etkide bulunan birincil sorun olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla sandık görevlilerinin iyi eğitilmiş profesyonel kadrolardan oluşması gerektiği artık netlik kazanmıştır.

Bugün etrafımıza baktığımızda özeleştiri adına cümlelerin başında ve sonunda yer alan “istifa” sözcüğü kör düğümü çözecekmiş gibi kullanılıyor. Özellikle muhalif kesimde yer alan unsurların ezici bir çoğunluğu sağlıklı bir değerlendirme yapmak yerine, kampanyanın en çalışkan ismine fatura kesmiş durumdalar; yerine geçecek kişi de belli... Maalesef köklü değerlendirme yapmaktan yoksun olanlar, niyet bir yana bırakılsa da gerçeği yakalamakta başarılı olamazlar. Şu bir gerçektir ki, kazananı kaybettiren de kaybedeni kazandıran da bu mantık sahipleridir. İkinci tura büyük bir coşkuyla gitmek yerine etrafındakilere iki elini havaya kaldırdığını gösterircesine oylamaya katılan, “değişim isteyen” bu kişilerin özeleştiri adına bir ya da birden fazla yöneticinin görevi bırakmalarını istemeleri dışında bir değerlendirme yapmaktan uzaktalar. Sorunun aşılması, bir yılgınlık gösterilmeden, sürecin strateji ve taktiklerin bir bütün olarak sorgulanmasından geçmektedir. Aksi takdirde fatura birine kesirerek aynı hattan gitmeye devam edilecektir.

Görülebildiği kadarıyla, mevcut yapıyla devam etme, sadece halkın yarısından fazla bir çoğunluğun değil, onların iktidara yönelmelerinde “üstün görevler” yüklenmiş güçlerin de tercihi olmuştur.