Çorum

Prof. Dr. Metin Uçar, “Siyonizm dünya için ciddi bir tehlike”

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ, SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF.DR. METİN UÇAR, İSRAİL’İN GAZZE’DE YAPTIĞI KATLİAMIN ARDINDAN İNSAN HAKLARI VE ULUSLARARASI HUKUKUN YOK OLDUĞUNU, SİYONİZMİN DÜNYA İÇİN CİDDİ BİR TEHLİKE OLDUĞUNU SÖYLEDİ.

Abone Ol

Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Metin Uçar, İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamın ardından insan hakları ve uluslararası hukukun yok olduğunu, siyonizmin dünya için ciddi bir tehlike olduğunu söyledi.

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatip Lisesi ve İlahiyat Fakültesi Kurma ve Koruma Vakfı (İMVAK) tarafından “Komplo ve Gerçeklik Arasında Siyonizm: Filistin’i Anlamak” konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Metin Uçar, Filistin meselesinin tarihi süreçte nasıl anlaşıldığına değinerek günümüze yansımalarını anlattı.

İsrail’in Gazze’de yaptığı katliam sonrasında dünya çapında, özellikle 20. yüzyılında elde edilen, birçok kazanımın yitirildiğini belirten Prof. Dr. Uçar, bu kazanımların başında 2. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın idealize ettiği ve ciddi bir yol da kat ettiği insan hakları ve uluslararası hukukun geldiğine dikkat çekti.

7 Ekim sürecinin adeta insanları uyandırdığını, herkes için geçerli olduğu söylenen düzenlemelerin bazı insanlar için geçerli olduğu ve dünyanın büyük kısmı açısından anlamsız olduğunun ortaya çıktığını dile getiren Uçar, “ABD, İngiltere ve Almanya gibi güçleri arkasına alan İsrail terör estirirken sanki bu terör ilk defa oluyormuş gibi bir propaganda da yürütüldü. Onun için tarihe bakmak gerekir. İsrail’in tarihinin katliamlarla tarihi olduğu çok açıktır. Bu katliamlar sadece Filistin’de olmamış, Mısır’da, Lübnan’da, Ürdün’de, Suriye’de de olmuştur. Hatta birçok batılı ülkede de suikastlarla bu katliamlar sürdürülmüştür. Tüm saldırılar içinde İsrail, Gazze’ye yönelik saldırıların dozunu her zaman yüksek tutmuştur. Yani Gazze her zaman hedeftedir. Hamas’ın seçimleri kazanması ile birlikte yani 2006 sonrasında saldırıların dozu sürekli artmıştır. En büyük saldırılar 2006, 2008, 2012, 2014, 2021’de yapılmış ve 2023’te başlayan saldırılar da bir yılı aşkın bir süredir devam etmektedir. Tüm bunlar İsrail saldırganlığının Hamas’ın son operasyonu ile ilişkili olmadığını göstermektedir” diye konuştu.

Filistinliler hakkında bilinçli iftiraların yayıldığını ve tarihi gerçeklerin saptırılarak anlatıldığına işaret eden Uçar, “On binlerce bebek öldürülmesine rağmen insanlar bu saptırmalarla oyalanmaktadırlar. Filistinliler Çanakkale Savaşında Osmanlının yanında savaştı, bunun kanıtı Çanakkale savaşı şehitlerinin listesidir. Milli Savunma Bakanlığının, Şehit Bilgi Kapısı Sayfasından aratıldığında yüzlerce Filistinli şehidi görmek mümkündür. Birçok Siyonistler İngilizlerin safında bize karşı savaştı, sadece Siyonistlerden oluşan gönüllü birlik dahi kuruldu. ‘Siyon Katır Birliği’ adını taşıyan ve gönüllü Siyonistlerden oluşan birlik Osmanlı ordusunun yenilmesi için uğraştı. Aynı şekilde Siyonist gazeteciler, diplomatlar ve sermayedarlar da Osmanlıyı ciddi anlamda yıprattı ve zor durumda bıraktı. Ancak bu gerçekler pek gündeme gelmedi. Filistinlilerin durumu ve devlete bağlılıkları o dönemin Osmanlı bürokratlarının hatıratlarında bile yer alırken, meselenin farklı yansıtılması ister istemez gerçeklerin manipülasyonunu akla getirmektedir. Siyonizm gerçeğinin farkına varan birçok Osmanlı aydını bunu dile getirmiş ancak muhataplarının suçlamalarına maruz kalmışlardır. Muhatapların ‘abartıyorsunuz, Yahudi düşmanlığı yapıyorsunuz’ sözleri ilginçtir ve tarih boyunca devam etmiştir. Ebuziya Tevfik, İsmail Hakkı Bey veŞükrü el-Aseli Bey gibi birçok aydın bu muameleye tabi tutulmuşlardır. Buna rağmen mezkûr kişiler konunun görülmesi için çabalamışlardır. Konuyu bu dönemde yazanlardan biri de Yusuf Akçura’dır” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.

Geçmişten bugüne Siyonizm’den bahsedenlerin anti-semitik olarak suçlandıklarını hatırlatan Uçar, “Bir de konunun abartıldığı, komplo teorisi kurulduğu gibi yaklaşımlarla muhatapların aşağılanması, önemsizleştirilmesidir. Dünya çapında, özellikle Avrupa’da ve ABD’de durum tam da budur. Ancak Gazze sonrasında durum artık eskisi gibi değildir, bu propagandanın alıcıları daha azdır. Siyonizm dünya için ciddi bir tehlikedir. Uzun zamandır Avrupa’da ilk defa ifade özgürlüğü ve insan hakları ihlalleri bu kadar açık bir biçimde yapılır oldu. Daha dün bir Yahudi Profesör, İsrail’i eleştirdi diye İngiltere’de gözaltına alındı. Suçu Yahudi düşmanı olmak olarak polis tarafından belirtildi. Bu muameleye maruz kalan öğrenciler, sanatçılar, akademisyenler, sporcular mevcut. Avrupa devletlerinin özgürlüğünün sözde kaldığı görüldü” şeklinde konuştu.

Siyonizm ve destekçilerinin örgütlü bir kötülük olarak faaliyet gösterdiklerinin altını çizen Uçar, şunları kaydetti:

“Amaçları tüm dünyaya kötülük yaymak. Ancak diğer insanlar güçsüz değil. Aksine büyük kısmını ellerinde tutuyorlar ve çok güçlüler. Sadece kendi aralarında sinerji oluşturmak için biraz daha yol kat etmeleri lazım. Herkes kendi alanında ne yapabiliyorsa onu yapmalı. Hepimiztüketici, üretici, işadamı, öğrenci, öğretmen, işçi, memur, akademisyen, köylü, denizci, STK gönüllüsü, politikacı gibi sıfatlarla yaşıyoruz. Neler yapabiliriz konusunda boykot iyi bir başlangıç olabilir. Boykot sadece tüketmek-tüketmemek meselesi değil. Siyonizm’e karşı duruşun en önemli dışavurumu. Her şeyden önemlisi silahsız bir mücadele yöntemi, çocuklarımız bilinç vermemiz, eğitmemiz açısından da iyi bir araç. Ama aynı zamanda siyasileri daha iyi işler yapmak için motive edici bir araç. Hiçbir hükümet arkasına halkı almadan daha büyük işlere kalkışmaz. Yaygın boykotu gören her siyasetçi çıtayı yükseltir. Bu arada yerli üretim artar, dünya çapında başka işbirliği imkanları oluşur, yurttaşlar arasında ortak bir işi başarma duygusuyla daha anlamlı işbirlikleri için zemin ortaya çıkar. Akademisyenler olarak bizler de bu konuda bazı yollar kat ettik. Konferanslar, paneller, sempozyumların yanı sıra bu alanda bilimsel çalışmalar ortaya koymak da önemli. Bunun için Bir Filistin Akademik Düşünce Platformu kurduk. 200’e yakın akademisyenle bilimsel çalışmalar yürütmeye başladık. Kavramların manipülasyonu ile öncelikle ilgilendik ve Filistin Sözlüğü hazırlamaya başladık. Konu hakkında kendimizi eğitmek için her hafta söyleşiler düzenliyoruz. Yanı sıra kitap çalışmaları yapmaya başladık. Filistin’e dair kitap okuma gruplarına destek veriyoruz. Lise ve diğer düzeydeki okullarla işbirliği halinde bazı faaliyetler yürüttük. Filistin Akademik Düşünce Platformunun Çorum’da da birçok üyesi var. Platform olarak sivil toplum örgütleri, siyasal partiler, sendikalar ya da okullardan gelebilecek konuyla ilgili (bilimsel/akademik içerikli) tüm taleplere ve işbirliklerine açığız. Eğer biz elimizden geleni yapmazsak maalesef dünyanın geleceği pek de iyi olmayacak çünkü Filistinliler özgür olmadan bizler de özgür olamayız.”