İKİNCİ TUR SEÇİMLERİ ÜZERİNE (3)

Abone Ol

Potansiyel olarak ülkenin çok ezici bir çoğunluğunun, mevcut statükocu yapıyla derin çelişkiler yaşadığını, özellikle son iki yılda artan hayat pahalılığı ve ayrıştırıcı söylemlerden anlamak mümkün. Buna bir de devlet geleneği ve etik değerlerden uzak, tamamen ”duygusal” bir o kadar da pragmatiktemelde uygulanan “sığınmacı politikası” eklendiğinde çelişkilerin daha da derinlik kazandığı anlaşılacaktır. İşte tam bu noktada, muhalif parti ve değişimden yana olan bütün sivil kuruluşlardan, bu potansiyelin aydınlanması ve bunun sonucunda sandıkta değişimi ifade den tarzda oy kullanılmasını sağlamak için, tüm kozlarını oynaması beklenecektir.

Bilinir ki, devlet organlarını ele geçirerek, parti devlet ilişkisi içinde olan ülkelerde değişimin yaşanması; birinci olarak, hem en geniş kitlelerin artık bu yönetim anlayışıyla yönetilmek istememeleri hem de yönetenlerin yönetememeleriyle bağlantılıdır. Ülkemizde yaşananlara bakıldığında bu öğeleri karşımızda görebilmekteyiz. İkinci olarak ise, kitleleri aydınlatan bir alternatif yönetim anlayışı ile güven veren bir liderliği şart kılar. Gelinen noktada bütün manipülasyonlara karşın bu faktörler kitlerce görülmektedir. Bu bağlamda ülkenin dört köşesinden değişim rüzgârının toplumda duyumsandığı anlaşılmaktadır. Ancak, değişim için bunun yeterli olmadığı da bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, özellikle oyların tasnifi ve sayımı sırasında en üst sınırda yoğunlaşan, günümüzün en olumsuz ögelerini oluşturan, sadece ülkemizin değil tüm dünyanın sorunu haline gelmiş, temiz rüzgârı kirleten karşıt havanın da hesaba katılması zorunludur. Bu yüzden, ortalığı toz dumana katan ve arkasında karışık ve bir o kadar da tehlikeli bulutlar bulunduran rüzgarı nötralize edecek, teknoloji ve insani duyarlılık sürecin doğal seyri için mutlak şarttır.

Daha önceki yazımda statükoyu savunan iktidarın henüz ilk tur kampanyasında, cephaneyi tüketircesine değişik yollara başvurduğunu belirtmiştim. Doğal olarak, ikinci turda kendini yeniden tekrardan başka bir yolu bırakmamış, dolayısıyla avantajlı çıktığı ilk turdan ikincisine bir şey aktaramadığından şartlar eşitlenmiş, hatta muhalefet kanadına artı puan yazdırmıştır. Çünkü muhalefet hem safları az da olsa sıklaştırmış hem de ilk turda eksik bıraktığı boşlukları doldurmaya çalışmıştır. Bütün bunlardan sonra denilebilir ki, seçim kampanyası boyunca harcanan emeğin yoğunlaşmış haline ve hatta fazlasına, gerek oylama sırasında, gerekse oyların sayımında ihtiyaç olacaktır. Bu yoğun faaliyet, bedeli ne olursa olsun son oy sayılana ve kayda geçirilene kadar devam etmesi gerektiği bilince kazınır ve gereği yerine getirilirse, değişimin gerçekleşmemesi için hiç bir neden kalmayacaktır. Aksi takdirde bu, şimdilik bir rüyadan öteye gitmeyecektir.