Kadıköy’de bulunan İstanbul’un simge yapılarından Haydarpaşa Garı, 1873 yılında Sultan 2. Abdülhamid Han tahta çıkmadan İzmit ile İstanbul arasında bağlantıyı sağlamak amacıyla yapılmaya başlandı. 1908 yılında hizmete açılan Haydarpaşa Garı, Hicaz tren yolunun başlangıç noktası olarak göz önüne geldi. Osmanlı Dönemi’nde hac görevlerine yerine getirecek Müslümanlar, Haydarpaşa Garı’nda ihrama girerek 3 gün süren yolculuk sonrasında Kabe’ye ulaşıyordu. İstanbul ve Kabe-i Şerif’in arasında bağlantı sağlayan tarihi yapı kavuşma anlarının ve ayrılıkların sembolü olarak kayıtlara geçti. Dönemin 2 ünlü Alman mimarı tarafından yapılan Haydarpaşa Garı yaklaşık 4 bin metrekarelik bir alanda 25 oda şeklinde yapıldı. Yüksek kuleleri bulunan tarihi yapının neoklasik mimari tarzı bulunuyor. Adını da Sultan 3. Selim döneminde devlete hizmet eden Haydar Paşa’dan alan tarihi yapı Kurtuluş Savaşı’nda ise mühimmatın Anadolu’ya gönderildiği yerdi. Osmanlı döneminde Kabe’ye giden Müslümanlara hizmet eden yapı, milli mücadele tarihinde kurtuluşa hizmet etti. Sultan 2. Abdülhamid Han emaneti olan Haydarpaşa Garı, 2010 yılında çatısında çıkan yangında büyük hasar aldı. Restorasyonu 2016 yılında başlanan tarihi yapı aradan 7 yıl geçmesine rağmen açılamadı. Havadan görüntülenen 13 yıldır kapalı olan tarihi yapının dış cephesinde ve müştemilat kısımlarında çalışmaların devam ettiği görüldü.

“Haydarpaşa Garı, Osmanlı döneminde Hac yolcularının tren ile hacca başladıkları nokta”

Haydarpaşa Garı’nın tarihini anlatan Tarihçi Zafer Bilgi, “Haydarpaşa Garı özellikle İstanbul’un sembolik mekanlarından bir tanesi. İstanbul’un belirgin siluetlerinden bir tanesi. Aynı Galata Kulesi, Kız Kulesi gibi Haydarpaşa Garı da biraz daha 1800’lü yılların sonuna doğru yapılmış. İstanbul’un kısa sürede ayrılık ve birleşme noktası olduğu için belirgin sembollerinden olarak göz önünde olmaya başlamış. Haydarpaşa Garı, 1873 yılında Sultan 2. Abdülhamid Han’ın hemen tahta geçmesinden önce İzmit ile biraz daha Haydarpaşa’nın olduğu yerdeki bağlantıyı sağlama amaçlı bir tren istasyonu olarak yapılıyor. Fakat asıl ününü 1908 yılında Sultan 2. Abdülhamid Han’ın son dönemindeki açılışıyla kazanıyor. Orası yük trenlerinin ve yolcu taşıyan trenlerin başlangıç noktası olması hasebiyle Anadolu’nun içlerine doğru taşınıyor. Sultan 2. Abdülhamid Han’ın Hicaz tren yolunun başlangıç noktası olarak Haydarpaşa Garı bir anda göz önüne gelmiş oluyor. Hicaz tren yolu ne anlama geliyor onu anlamak lazım. Buradan ihramlarla trene biniyorsunuz, Kabe-i Şerif’e, Mekke’ye, Medine’ye 3 gün gittiğiniz aslında İstanbul’dan Kabe’ye bağlantının olduğu nokta İstanbul. O yüzden Harem ismiyle anılıyor. İhrama girilen yer. Sonradan burası Anadolu’nun içleriyle olan bağlantıyı sağlaması hasebiyle İstanbul’un Anadolu’ya ulaşan bir yüzü olmuş. Ve Haydarpaşa Garı insanların mutluluklarının, kavuşma anlarının ve ayrılıklarının bir sembolü olarak Kurtalan Ekspres diye kayıtlarda geçiyor. 2 Alman mimar tarafından yapılıyor o yüzden birazcık mimarisi de tuhaf. Mimarisi neoklasik diye geçiyor. Yaklaşık 4 bin metrekarelik bir alana yüksek kulelerle, 25’e yakın odalarla konumlandırılmış” dedi.

“Haydar Paşa, Sultan 3. Selim’in Selimiye Kışlası’nı yaptıran kişilerden biridir”

Tarihi yapının isminin Sultan 3. Selim döneminde devlet adamı olan Haydar Paşa’dan geldiğini anlatan tarihçi Bilgi, “İsminin Haydarpaşa Garı olmasının sebebi de 3. Selim döneminde Selimiye Kışlası yapılıyor. Haydarpaşa Garı’nın arka tarafında bulunan yere. Haydar Paşa, 3. Selim’in Selimiye Kışlası’nı yaptıran kişilerden biridir. Üstün emeğinden dolayı 3. Selim orada bir yerleşke veriyor kendisine ve kısa sürede semt Haydarpaşa ismiyle anılıyor. Sonrasında bu semte yapılan gar da Haydarpaşa Garı olarak anılıyor" ifadelerini kullandı.

“Burası devletin ve ülkenin bekası için mücadele etmiş sembolleri de içinde barındırıyor”

Haydarpaşa Garı’nın Kurtuluş Savaşı dönemindeki önemine de değinen Bilgi, “Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya giden filikaların yani ufak gemilerin lojistik olarak toplandığı noktalardan bir tanesi. Hem kıyı irtibatlı olduğu için hem de trenlerle mühimmatın Sakarya’ya bilhassa Dumlupınar’a, Kütahya’ya gittiği noktalardan biridir. Yani burası devletin ve ülkenin bekası için mücadele etmiş sembolleri de içinde barındırıyor. Biz burayı Açık Hava Müzesi gibi değerlendiririz. Bir ayağı Osmanlı dönemine 2. Abdülhamid Han’a dayanan bir yapıyken bir ayağı ise bilhassa Kurtuluş Savaşı’na mücadele tarihimizin içindeki o dirilişin belki kıvılcımlarına dayanıyor” ifadelerini kullandı.

“Denetimin yapılmaması, tedbirlerin alınmaması sonucunda bunlar ortaya çıkıyor”

Tarihi yapıda çıkan yangın ve restorasyonu hakkında konuşan Bilgi, “2010 yıllarda burada bir yangın çıkıyor, çatısı olduğu gibi yanıyor. Biz de üzülerek izlemiştik. Çatısı olduğu gibi tutuştu böyle yapıların çatısı bir tutuştuğunda artık söndüremiyorsunuz. Mıh dediğimiz çiviler tutuyor. O çiviler ateş topuna dönüşüyor. Hemen etrafa sıçramasına yol açıyor. Çatıyla beraber olduğu gibi üst silueti maalesef yok olup gitmişti. Bu tarz ateşler, Osmanlı Dönemi’nde bilhassa köşklerin ve konakların da başının belasıydı. Bunlarla mücadele etmek için Osmanlı, ahşap konakların aralarına yangın engelleyici taş duvarlar yapmıştı. Bir konaktan başka konağa sıçramasın diye. Burada da alt yapı taş olduğu için biraz daha üst yapı yangından etkilenmişti. Ama alttaki yapıya da biraz sirayet etmişti. Dönem dönem buraların restore edilmesi ve geçmişten o birikimin, bilginin ve değerli müktesebatın geleceğe taşınması gerekir. Burası böyle ihmal edildi. Trenlerin kullanılması esnasında oraların düzenli olarak belki belli periyotlarla bir restorasyonun olması gerekiyordu. Onlar ihmal edildi ve son dönemde maalesef yangın olayı o ihmalkarlığın belki bir neticesi. Tam denetimin yapılmaması, gerekli tedbirlerin alınmaması sonucunda bunlar ortaya çıkıyor. Haydarpaşa Garı’nın şöyle bir önemi daha var. Bunların görüntüsüne bakılıyor rekonstrüksiyon dediğimiz, bazen sıfırdan yapma oluyor. Veya görüntüye bakarak zarar almış köşelerin yeni baştan yapılması söz konusu olabiliyor. Bir dönem burası farklı amaçlarla değerlendirilecek gibi söylentiler çıkıyor. Sonra bu söylentiler duruluyor. Buranın ticari amaçla kullanılmasından vazgeçiliyor. İlginçtir burada arkeolojik bir buluntu çıkıyor. Haydarpaşa’nın bulunduğu yerde. Arkeolojik buluntu Haydarpaşa’yı kurtarıyor. Artık bir sit alanı ilan ediliyor. Bir tarihi yapının göbeğinde olduğu belli oluyor. Ve hemen ertesinde burayla beraber o tarihi yapının da sit alanın da, arkeolojik kalıntıların da araştırılıp yerinde onlarında ihya olması için uğraşılıyor. Orada yalnızca Haydarpaşa Garı değil, aynı zamanda İstanbul’un çok geçmişine doğru yolculuk yapacağınız bir arkeolojik kalıntının da çalışması devam ediyor” dedi.

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı

2010 yılındaki yangında alevlere teslim olan Haydarpaşa Garı’nın 7 yıldır süren restorasyonu hala tamamlanmadı