Türkiye’de artan enflasyonun ortaya çıkardığı hayat pahalılığı insanların bütün enerjisini almış durumda. Vatandaş hesap kitap yapmadan adımını dahi atamaz hale geldi. Benim de yaptığım sokak röportajlarında birebir şahit olduğum bir durum var ki insanlar gerçekten umutsuz. Birçoğunun gelecekten bir beklentisi dahi kalmamış.
Yine bu sokak röportajlarından çıkan bir sonuç var ki o da mülteci sorunu. Vatandaş bozulan ekonomiyi elbette ki yanlış yönetimlere bağlasada ana etkenin mülteci sorunsalı olduğunu düşünüyor. Vatandaş kendisinin vergilerle sahip olabileceği ya da hastane ve ilaç masrafları için en azından sigortasının bulunması gerektiğini anımsatırken, mültecilerin rahatça gidip bu hizmetlerden yararlanmasından çok şikayetçi. Büyük bir çoğunluk kendisine şu soruyu soruyor: “Ben neden kendi ülkemde ikinci sınıf vatandaş konumuna düşüyorum? Mülteci olan onlar mı, ben miyim?”
Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ, mültecilerin gönderilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a referandum çağrısında bulunmuştu. Biz de “Acaba gerçekten referandum olsa sonuç ne çıkar” diye halka sormak istedik. Sonuç tabii ki belli. Belki de yüz kişiye sorduğumuz sorudan kalmalı cevabı veren bir elin parmaklarını geçmez.
Halkın bu konudaki tavrı gerçekten çok net. Ekonomi açığının oluşmasından, kendilerinin yararlanması gereken ücretsiz sağlık hizmetinden mültecilerin yararlanmasından ve tabii ki her şeye ödedikleri vergiden önce kendilerinin değil mültecilerin hizmet görmesinden çok şikayetçi. Bir çok insanın bir diğer ortak düşüncesi de şu: “Misafirperverlik dedik, din kardeşi dedik, ülkelerinde savaş var dedik ama şimdi savaşları bitti. Artık gitsinler.”
Demem o ki: Bu ülkenin yöneticileri, daha çok yakın bir tarihte seçim olmadı mı? Yine yakın bir tarihte seçim olmayacak mı? Sizleri o makamlara getiren ya da getirecek olan vatandaşın sesine kulak vermenin zamanı gelmedi mi?