Haber/Umut Çor
18 yıldır bu sanatı yaptığını söyleyen Tuğba Özdere keçeye olan ilgisinin nedenini şöyle açıklıyor: “Annem resim ve heykel yapıyor. Dedem de Mersin’in tanınmış terzilerindenmiş. Herhalde gensel bir şey. Zanaatkar bir aileden geliyoruz. Hep bir arayıştaydım. Sonra keçe sanatı ile tanıştım. İlk yapmaya başladığımda yünle keçenin birleşmesi çok ilgimi çekmişti.”

Islak keçe sanatının Anadolu-Türk kültüründe geçtiğini söyleyen Özdere, iğne keçe sanatının daha çok Avrupa kökenli olduğunu . Onu öğrenmek için de dersler aldığını belirtti. Aradığı sanatı bu şekilde bulduğunu anlatan sanatçı sözlerine şöyle devam etti.
“Keçe sanatı ruhuma çok iyi geldi. 17 senenin sonunda Konya’da keçe sanatının duayenlerinden biri olan Celalettin Dede ile tanıştıktan sonra bu sanata olan farkındalığım daha da arttı. Yünün mistik bir yanı da var. Bunu da Celalettin Dede’den öğrendim. İstanbul’dan Nihal hocam ve Hülya Görmezoğlu’ndan da ders aldım.”

Sanatçının atölyesinde düzenlediği çocuk atölyeleri, keçe sanatının yalnızca yetişkinler için değil, çocuklar için de büyük faydalar sağladığını gözler önüne seriyor. Doğal bir malzeme olan keçe ile çalışmanın, çocukların yaratıcılıklarını geliştirdiği, ince motor becerilerini güçlendirdiği ve doğaya daha yakın bir malzeme ile tanışmalarını sağladığı gözlemleniyor. Bu etkinlikler, keçe sanatının çocukların duygusal, bilişsel ve sosyal gelişimine katkıda bulunan bir araç olabileceğini kanıtlıyor.

Geleneksel keçe sanatını günümüze taşıyan Tuğba Özdere, doğal malzemelerle sürdürülebilir sanat eserleri yaratmanın önemine dikkat çekiyor. Keçe, yalnızca tarihi bir değer taşımakla kalmıyor, aynı zamanda çevre dostu bir seçenek olarak da öne çıkıyor. Sanatçının çalışmaları, keçe sanatının estetik değerinin yanı sıra çevresel ve eğitimsel önemini de vurgulayarak, bu geleneksel sanatın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için bir ilham kaynağı oluyor.




