Haber / Hamdi Talaş

Bir nesnenin değeri ile ilgili olarak nadirlik gerektirdiğini belirten Samet Tekinbaş, eşyaların arka planındaki geçmişle bütünleşmeye çalıştıklarını vurguladı. Tekinbaş, “Antika dediğimiz şeyin değerini şöyle ifade edebiliriz. Nadir olan şey antika oluyor. Aslında insanın kendisi de nadir bir varlık. Baktığınız zaman her insan birbirinden farklı. Bu manada olaya baktığınız zaman eşyayla bütünleşmeyi daha iyi sağlayabiliyorsunuz. Her yaşanmışlık o eşyaların üzerinde var. Kapı kolu ile alakalı olarak; kim bilir o kapıyı kimler çaldı, dönem aşkı, sevgisi, muhabbeti… Biz eşyaların arka planındaki geçmişiyle bütünleşmeye çalışıyoruz” dedi.

Osmanlı Döneminden kalma bir kapı kolunu tanıtan Tekinbaş, nesnenin yapıldığı maddeden ziyade arkasında yatan hikayenin değerli olduğunu belirtti. Tekinbaş, “Bu kapı koluna baktığınız zaman pek bir değeri yok gibi görünüyor. Demirden üretilmiş. Ama şu var ki geçmişi bizi gerçekten büyülüyor. Eskiden Osmanlı’da kadınlar kapalıydı ve kültür gereği olarak erkek ve kadın evlilik öncesi görüşmüyorlardı. Şimdi evlenmek istediğinde kızı nerden bulacaksın? Bir kız gördün evli mi bekar mı nerden bileceksin? İşte bu kapı kolu o dönem kullanılan kapı kollarından biri. Bu kapı kolu el şeklinde tasarlanmış ve parmakta yüzük var. Yani diyor ki burada yaşayan kadın bekar değildir. Metalle insan ilişkisi arasındaki bu hikayeye bakar mısınız? Şimdi buna maddi bir değer biçmek mümkün mü? Yine dönem içerisinde kullanılan kapı kollarıyla ilgili şöyle de bir hikaye var. Bir evin kapısında iki farklı kapı kolu var. İki kapı kolundan da farklı ses çıkıyor. Gelen kişi kadınsa birini erkekse diğerini çalıyor. Bu şekilde ev halkı da karşılamayı ona göre yapıyor” ifadelerini kullandı.