DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜÇ

Abone Ol

Yaşadığımız ekonomik krizde, merkezi hükümet ve bazı yerel yönetimler; sağlık, eğitim, kültür, sanat, bilim, müzik, arkeoloji, felsefe konularında, gönüllü kuruluşların veya kendilerinin düzenlediği bazı faaliyetlere katkılarını sürdürürken, bazıları da katkılarını durdurmaktadır. Gerekçe olarak tasarruf önlemleri almanın zorunluluğu açıklanmaktadır. Büyük, küçük tasarruf önlemlerine tanıklık ederken, aynı zamanda, durdurulmayan büyük israflarla da karşılaşıyoruz.

Bazı kültür ve sanat projelerine yapılmakta olan veya yapılması kararlaştırılmış destekler kolaylıkla durdurulabilir,  iptal edilebilir, tasarrufa onlardan başlanabilir anlayışı ne yazık ki bazı yönetimlerde,  belirleyici olmaktadır. Bunun sonucunda ekonominin zorlandığı bu günlerde de ilk akla gelen,  gönüllü kuruluşlara,  gönüllülerin büyük özveriyle sundukları çağdaş etkinliklere destekleri iptal etmek gelmektedir. İptallerin çıkış noktası aynı zamanda; müziğin, tiyatronun, operanın, balenin yalnızca eğlence olarak değerlendirilmesi, insana ve topluma diğer çok yönlü yararlarının göz ardı edilmesidir.

Ülkemizde git gide artan oranda, bazı din görevlileri tarafından; tiyatro, bale, opera, dans, festival, konser türlerine karşı demeçler verilmekte, bu etkinliklerde kadın ve erkeğin hayatı birlikte ve eşit paylaşmasına olumlu yaklaşılmamaktadır. Sanata olumlu ve gerekli bakmayan aşırı muhafazakâr çevrelerden bazı topluluklar, güç kullanarak resim sergisi açılışlarını engellemeye kalkmışlardır. Bu topluluklara büyük olanaklar tahsis edilmektedir.

Oysa sanat ve çok çeşitli türleri; eğitimin parçasıdır, insanın kendini geliştirmesini, hayatını sorgulamasını, güzelin, iyinin farklı olanın ayırdına varmasını, hayatı daha derin algılamasını sağlar. Sanat eseri, üretenini ve izleyenini içinde bulunduğu gerçek hayatın dışına çıkartabilir, dışarda yaşamadığı duyguları yaşatabilir, günlük hayatın, telaşından, tekdüzeliğinden kurtarabilir; umudunu, cesaretini arttırabilir, insan güç toplar, kendisiyle ve toplumuyla barışır; suskun kalmış düşüncelerini, duygularını ortaya çıkarmaya başlar. İnsan sanatla kendisine güç ve moral sağlayacaktır, yaşama sevincini, üretme isteğini arttıracaktır, insanın üstün, değerli, yetilerini ortaya çıkarmasına, diğer insanlara, tüm canlılara, çevreye ilgisini büyütecektir.

Daha güzel, mutlu, özgür, barışık, neşeli, üretken bir insanlık oluşturabileceğimize inanmalıyız. Sanatın dönüştürücü gücünden yararlanmalıyız. Birçok gelişmiş ülkede, savaş günlerinde bile, hatta bombalanan şehirlerde bile temsillerin iptal edilmemiş olduğunu biliyoruz. Londra’da tiyatrolar, Viyana’da opera perdelerini kapamadı. Çünkü savaşta büyük felaketler yaşayan insanların moral ve cesaret bulacakları başka etkinlik kalmamıştı. Çok zor koşullarda yaşamak zorunda kalmış insanlar seyrettikleri bir temsille tekrar yaşama bağlanabiliyor; geleceğe dönük umutları tazeleniyor, direnme gücü elde edebiliyorlardı.

Son otuz beş yılda Mersin’in gönüllü, özverili, inançlı hemşerileri çok iş yaptı. Binlerce yazı yazdı, yüzlerce kitap, dergi yayımladı; sergiler, söyleşiler, bilimsel buluşmalar, kültür ve doğa gezileri düzenledi. Yüzlerce çocuk, genç enstrüman çalmasını, şarkı söylemesini öğrendi. Birçok insan ikinci mesleğe adım attı. Burslarla eğitimler sürdürülebildi, ödüller taşındı dünyadan. Atılım üstüne atılım gerçekleşiyor Mersin’de. Aydınlık yayılıyor.