BİR KENTE NEREDEN GİRİLİR?

Abone Ol

Bir kente nereden girileceği kentten kente değişir. “Bir bilet lütfen” dediğimde gişedeki görevli, “Kaç günlük istiyorsunuz?” sorusuyla yanıt verdi. “Bir günlük mü, üç günlük mü bilet istiyorsunuz?” sorusuyla sürdürdü sorusunu. “Üç günde ancak gezersiniz tümünü” dedi.

Bir kente kaç günde girileceği, nereden girileceği, önceden hangi bilgileri topladığınıza görede değişir. O kentte yemiş, içmiş, yatmış olsanız bile,o kente giremeden ayrılmış olabilirsiniz. Kente kimin girmek isteyeceği ile de değişiyor kente nerden girileceği. Parkta karşı bankta oturan, elinde kenti anlatan bir kitapla oturan şapkalı adam, belki uzun zamandır o kente girmenin çalışmasını yapıyordur kitaplar üzerinden.

Bir tur düzenlenmesiyle, o kentten sonra başka kente, oradan başka kente gideceğiniz söz konusu ise, zamanınız dar ise, bir rehberin topluluğa anlattıklarıyla, orada yemek yediğiniz, gecelediğiniz halde, okentte, girememiş olarak dönüyor olabilirsiniz.

Bir mimarın bir kente girişi ile bir arkeoloğun girişi, bir ressam ile bir antropoloğun girişi farklıdır. Bir kente gidip, giremeden dönebilmek olasıdır ve çok yaygındır. Birisi, kentin genişlemesiyle artık kent içinde kalan sütunların, ikibin yıllık yontuların, arasından girer kente; kimisi dünyaya ün salan kentin ressamının tabloları arasından girer kente.

İyi yöneticiler, dünya insanını tanıyan donanımlı iyi başkanlar, herkesin kentlerine girebilmesini sağlayacak olanaklar, mekânlar, kurumlar yaratırlar; ardı ardına müzeler, sergi salonları, kültür evleri, konser salonları kazandırırlar; eskiden gelen kıymetleri onarırlar, restore ederler, topluma kazandırırlar.

Bir şehre bir kişi üzerinden de girilebilir. İstanbul’a gelen birçok gezgin, daha gelmeden İstanbul’a, Orhan Pamuk’un romanlarını okudukları için, girebilmişlerdir. İstanbul’a birçok yerde Orhan Pamuk’un şehri denmektedir. Salzburg’a Mozart’ın şehri, Barselona’ya Gaudi’nin şehri, Mersin’e Ahmet Yeşil’in şehri denmektedir. Ankara Atatürk’ün şehridir.

İyi yöneticiler yerli yabancı mimarlara, sanatçılara kentin kapılarını açar, onlara eserler yaptırır. Uzak ülkelerden bile insanlar, önceleri tekdüzeliğini aşamamış, örneğin bozkırlar ortasında çekiciliği olmamış kentlere gelmeye başlarlar. Kimi insan, yapıların içinde sergilenenleri ilgiyle izler. Kimi insan, çeşitli ülkelerden gelen mimarların yarattığı özgün yapıları (sanat eserlerini) incelerler. Eskişehir Odunpazarı Müzesi Japon mimar; İstanbul Dolapdere’de Arter Modern Sanatlar Müzesi İngiliz mimarlar tarafından tasarlanmıştır.

Sanat bir kente giriş kapısı olabilir. Sanat, yapıların mimarisinin farklı, içinde sergilenenlerin müstesna, soyumuzu sopumuzu bize, bugüne yakınlaştırıcı, ulus olmamızı kolaylaştırıcı, saldırganlığı azaltıcırol oynar. Ne yapıyorsak, hangi şehirde yaşıyorsak farklılığını öne çıkarmamız gerekiyor. Farklılık özgünlük demektir. Özgünlüğü sanat, sanatı yaratıcılık yaratır.

Bir kente girmek isteyenler o şehrin farklılığını, özgünlüğünü, sanatını, yaratıcılığını arasınlar. Geçmişte ve bugün insanların orada yarattıklarını izlesinler. İnsan gördükçe, izledikçe, okudukça, dinledikçe, söyleştikçe, gezdikçe zenginleşecektir, dönüşecektir,gittiği kentlere girebilecektir.

Gelenler kentimize girebilsinler, geçip gitmesinler, yaratıcılığımızı gösterelim onlara. Gittiğiniz kentlere girin gelin.