Haber / Umut Çor
Mersin’in merkez Akdeniz İlçesi hem kozmopolit yapısı hem de ticari hacmi bakımından önemli bir yere sahip. 31 Mart yerel seçimlerinden önce birlikte sahaya inen Nuriye Arslan ve Hoşyar Sarıyıldız, Akdeniz’i geri almakta kararlılardı. Önceki yönetimin, ilçede oluşturduğu düzeni değiştirmeyi hedefleyen eş başkanlar, 31 Mart akşamı bu başarının mimarları oldu.
Nuriye Arslan ve Hoşyar Sarıyıldız, kısa seçim kampanyasında halkın büyük bir çoğunluğuna hitap ederek, önceki dönemin belediye başkanı olan, rakipleri Mustafa Muhammet Gültak’a 6 puan ile tarihi bir fark attılar.
Akdeniz Belediyesi’nin yeni Eş Başkanları ilk kez Mersin Haber Merkezi’ne konuştu.
İşte o röportajın detayları…
Kadın Mücadelesi Anlamında Çok Önde Olan Mersin Gibi Bir Kentin, Tek Kadın Eş Başkanı Olmak Beni Üzdü…
Umut Çor: Öncelikle tebrik ederiz. Başarılı bir seçim geçirdiniz. Bu arada biliyorsunuz Mersin, Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanını çıkaran bir kent ve ondan sonra siz bir kadın eş başkan olarak bir seçim kazandınız. Duygularınız nedir bu anlamda? Bir kadın eş başkanı olarak.
Nuriye Arslan: Teşekkür ediyorum, hoş geldiniz diyorum. Aslında ben iki duygu içine girdim bu durumda. Şöyle; Mersin gibi kozmopolit bir kentin ve kadın mücadelesi anlamında da çok önde olan Türkiye genelinde, kadın örgütlerinin çok güçlü olduğu bir kent olarak da yerel seçimlerde, sadece bir kadın belediye eş başkanını çıkarması beni bir noktada üzdü, bir kadın olarak.
Çünkü dediğim gibi çok güçlü kadınlar var bu kentte ve kadın bilinciyle mücadeleyi de çok iyi yapabilecek güçte olan kadın arkadaşlarımız var. Ama ne yazık ki diğer siyasi partiler bir bütüne buna kapılarını kapatmışlar. Ben aynı zamanda bir önceki dönemde burada bir yıl bir Meclis Üyeliğinde vardım. Ben onu Meclis’te de söylemiştim. Yani keşke diğer siyasi partiler de biraz DEM Parti’yi örnek alsalar. Çünkü kadının olmadığı bir yerde gerçekten olumsuzluklar alır başını gider. Kadın çok daha hakkaniyetli ve adaletli bir biçimde yönetim anlayışına sahiptir.
Tabii o noktada ben üzüldüm, tek olmam açısından. Ama partim adına, siyasi çizgim adına ise çok gurur duyduğum bir nokta da biz parti olarak yıllardır eşit temsiliyeti sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vermişiz daha da devam ediyor bu. Kota ile başladı ve şu anda fermuar sistemiyle devam eden bir sistemimiz var. Büyük Millet Meclisi'nde de kadın vekil sayımız, erkek arkadaşlarımızdan daha fazla. Burada da güzel bir sayısal olarak da 8 kadın arkadaş benimle birlikte Meclis’teyiz. Elbette ki bununla birlikte benim tek kadın olmam, kentin tek belediye başkanı olmam bir taraftan da büyük bir sorumluluk yükledi. Çünkü, kentin özelinde de Akdeniz halkının, özellikle kadınların çokça sorunlarla karşı karşıya olduklarını biliyorum. Daha önceden de yıllardır siyasetin içinde olduğumuz için, aslında kentin neredeyse bütününe hakimiz. Bu sıkıntılara cevap bulmak elbette ki bizim önceliğimiz olacak. Kadınların daha çok toplumda söz sahibi olması, irade sahibi olması adına elimizden gelen mücadeleyi sürdüreceğiz.
Umut Çor: Ben de aslında bu konuyu soracaktım size. Mutlaka bir hayaliniz vardır. Kadınlara yönelik projeleriniz neler?
Nuriye Arslan: Bizim önceki dönemde, o zamanki yönetimimiz de kadınlar için çok değerli projeler hayata geçirdi aslında kentimizde. Örneğin İştar Kadın Merkezimiz vardı ve onun bünyesinde çokça değerli birimler açıldı. Kreşinden tut, Eğitim Destek Evi'nden tut, psikolog eğitimlerindeki destekten tut, bayağı güzel birimlerimiz vardı. Ama ne yazık ki kayyum ile birlikte bunların hepsi kapatıldı ve bizim de önceliğimiz bunları açmak, tekrar aktifleştirmek olacak.
Dediğim gibi kadınların sorunu gerçekten çok büyük. Kadın ve gençlerin sorunu çok büyük ve istihdam alanlarını oluşturmak için de bütün gücümüzü kullanarak, bizim 25 yıllık bir yerel yönetim deneyimimiz var ve bu deneyiminizin yüzde 50'sinden fazlası kadınların bilgi birikimiyle açığa çıkan bir deneyim. Burada projelerimiz elbette ki olacak. Ama şunu daha öncelikli görüyoruz. Her mahallenin kendi talebine göre, diyelim ki işte A mahallenin kadınlarına yönelik bir proje düşünüyoruz. Biz bunu kendi kafamızda, kendi başımıza yapmayacağız. Öncelikle mahallemize gidip oradaki kadınlarımızla bir araya geleceğiz, onların ihtiyaçlarını duyacağız, onların görmek istediği projeyi duyacağız. Ortak bir proje yani oranın orada yaşayan kadınların iradesiyle, görüşüyle, fikriyle projeler hayata geçirecek ve olabildiğince de istihdam alanlarını oluşturmak için elimizden geleni yapacağız.
Umut Çor: Yani diyorsunuz ki “Artık Akdeniz'in kadınları bize emanet”. Peki teşekkür ederiz. Sizin söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Nuriye Arslan: Ben teşekkür ederim, sağ olun. Tabii ki yine şunu da eklemek istiyorum. Dediğim gibi kadın sorunları çok büyük, çokça önümüzde aslında yığınla sorunlar var. Evet, ben eş başkan olarak seçildim ama bu kentte çok güçlü kadınlar var, çok güçlü dinamikler var. Bunlarla ortaklaşarak, tabii ki bu yükü paylaşarak tüm kadın arkadaşlarım ve yoldaşlarımla birlikte yürüteceğiz. Tekrardan çok teşekkür ederim bizi konuk ettiğiniz için.
Rakibimiz Bizden Güçlü Değildi, Çünkü Güçlü Olan Halktır
Umut Çor: Sayın Başkan öncelikle hayırlı olsun. Sizi tebrik ediyoruz. Sıkı bir seçim öncesi kampanya geçirdiniz ve rakibiniz sizden hem madden hem de güç olarak çok daha fazla güce sahipti bu propagandayı yaparken. Siz bu başarıyı nasıl sağladınız?
Hoşyar Sarıyıldız: İşin esasından başladınız. Doğrudur, rakibimiz belediyenin imkanlarından faydalanarak, belediyenin ve kamunun aslında harcamalarının yapılması gereken bir kurumda, imkanlarından faydalanarak bir kampanya süreci başlatmıştı. Ama bizden güçlü değildi. Çünkü güçlü olan halktır ve halk bir arada bulundukça, yan yana geldikçe, örgütledikçe, halkın ve örgütlü bir halk gerçekliğinin karşısında hiçbir güç duramaz. Biz buna inanıyoruz ve gücünü de halktan alan bir yapının başarıya ulaşmaması eşyanın tabiatına aykırı. Bu anlamda aslında belediyenin imkanlarından faydalanan bir rakibimiz vardı ama biz daha güçlüydük. Çünkü biz asıl gücümüzü halktan alıyorduk. Onlarsa gücünü, işte belediyenin imkanlarını alıyordu ve günün sonunda sandıkta da halkın iradesi tecelli etti ve daha önce Akdeniz özelinde konuşuyorum, yerel seçimlerde hiç yaşanmayan büyük bir tarihi farkla kesin bir şekilde belediyemizi kazanmış olduk.
Bizler kazanmış olduk, ben yok bizim anlayışımızda…
Kim var bizde? Gençler var, kadınlar var, işçiler var, emekçiler var, üreticiler var. Bir bütün, Akdeniz'de yaşayan halklar var.
Umut Çor: Peki belediyeyi nasıl devraldınız? Nasıl ekonomik durumlar?
Hoşyar Sarılyıldız: Belediye, ne yazık ki enkaz halinde. Bir borçlardan oluşan kamburu sırtına almış bir durumdayız. Ciddi bir borç yüküyle devraldık belediyemizi. Belediyemizin gelir kalemleri ortada iken, miktarı 700 milyonu aşmış bir borç yüküyle önümüzdeki sürece başlamış olmamız bizler açısından elbette ki sırtımızda bir kambur durumunda. Ama biz bu dönem mazeret üretmeyen, şikayet dilini kullanmayan ve sorunlara mümkün mertebe çözüm perspektifinden bakan bir gelenekten geliyoruz ve sırtımızdaki kambura da neşteri vuracak, önümüzdeki süreçte çalışmalarımız ve hizmetlerimizle, halkımızın uzun yıllardan beri kangren geçirmiş sorunlarına çözüm getiren bir pratik içerisinde olacağız. Daha da önemlisi, önceki dönemin yaratmış olduğu, toplumlar arasındaki tahribatı, kutuplaştırma ve ayrıştırma dilinin karşısında kapsayıcı ve birleştirici, bir arada bulunduran bir dille Akdeniz'de yaşayan bütün kesimlerin, belediyenin imkanlarından eşit oranda faydalanması için hizmetlerimizle, projelerimizle halkımıza gideceğiz.
Umut Çor: Peki hesapları incelediniz mi? 700-800 milyon liralık bir borçtan bahsediyorsunuz. Bu hesaplarda, hiç böyle çok şaşırdığınız harcamalar var mı geçmiş döneme ait? Örnek verebilir misiniz?
Hoşyar Sarılyıldız: Ciddi kalemler var. Bunların çoğunun biz normal harcamalar olmadığını düşünüyoruz. Özellikle sayısı 30 milyona yaklaşmış ciddi bir basın harcamalarından bahsediliyor.
30 milyon liralık basına dönük bir harcamadan bahsediliyor ve bu harcamanın nereye gittiği belli değil. Çünkü belediyenin zaten bir basın birimi var. Belediyenin yapmış olduğu çalışmalar ortadayken, hizmet birimleri ortadayken ve bunların yapmış olduğu hizmet alanları ortadayken bu kadar yüksek bir meblağda harcamanın yapılmış olması kafada soru işaretlerine neden oluyor. Bir festivalde, bir sanatçıya verilmiş olan ve milyonları aşan bir ücret. Onun dışında, festivallerde hep bir firma üzerinden yapılmış olan çalışmalar, akıllara soru işaretleri düşürüyor ve daha da önemlisi, ortada belediyemizin hizmet birimleri varken dışarıdan bu hizmetlerin götürülmesi akıllara soru işaretleri getiriyor. Çünkü biz biliyoruz, özellikle belediye başkanının en fazla değinmiş olduğu, sözüm ona işte “projelerim” dediği aslında TOKİ'ye ait olan, Çevre Şehircilik Bakanlığı'na ait olan projelerin bile, biz gelir-gider kalemlerinin tek bir tanesinin bile belediyeden çıkmadığını biliyoruz. Ama ne hikmetse; alanda milyonlarca liralık bir yatırımdan bahsediliyor, milyonlarca liralık bir harcamadan bahsediliyor. Bu harcamaların çoğunun, ya diğer belediyelerin yapmış olduğu hibe çalışmalarından ya da bakanlıkların yapmış olduğu hizmetlerden görüntüde sağlandığını biz biliyoruz. Tabii ki işin aslı ile ilgili araştırmalarımız sürüyor. Bu konuyla ilgili Sayıştay’dan da müfettiş talebinde bulunduk. Önümüzdeki süreçte bununla ilgili de biz kamuoyunu bilgilendirecek olan açıklamalarımızı yapacağız.
Ama herhalde, hakikat de gün gibi ortada ki bizim belediyemizin yapacağı böyle büyük bir oranda borç doğuran bir hizmet yoktu. 5 yıllık süreç, geriye dönüp bakıldığında mahallenin bakıma muhtaç durumda olduğu, oradaki halkların aslında kendi sorunlarıyla boğuşmak durumunda kaldığı, yerel yönetimin bırakın bu sorunlarla ilgili milyon liralık yatırımlar yapmayı, o insanlara kişisel ilişki bile kurmadığını biz mahalleliden öğrendik.
Tabii ki bu önümüzde bir engel, bir sorun. Bu borç yüküyle biz uğraşacağız. Ama “Bizim için önemli olan halkımızın iradesidir” diyoruz ve Akdeniz'de yaşayan halklar kendi sorunlarını bu anlamda çözüme de kavuşturabilecek ferasete de sahiplerdir. Bizler de bu dönem halkımızın iradesini esas alacağız. Halkımızla birlikte bu süreci götüreceğiz. Gerekiyorsa belediye eş başkanlarımız önde, Meclis Üyelerimiz yanda, belediyeye emek veren arkadaşlarımız, mesai arkadaşlarımız, belediye personellerimiz yanında halkımızla birlikte sokaklarımızı kendimiz temizleyeceğiz. Ama 5 yılın sonunda halkımıza hizmeti, projelerimizi yaşatmış bir şekilde karşılarına çıkacağız.
Umut Çor: Evet ben 30 milyon liraya takıldım. Tekrar sormak istiyorum. Yani geçen dönem medyaya 30 milyon lira mı harcamış belediye?
Hoşyar Sarıyıldız: Belediyenin yapmış olduğu, özellikle basın giderleri adı altında 29 milyonu aşmış, 30 milyona yakın bir gider kalemi olduğu görüldü. Hatta bu konuyla ilgili, süreç içerisinde Mersin Milletvekilimiz Avukat Ali Bozan, Meclis’te de konunun detaylarının şaibeli olduğuna dair çeşitli kamuoyuna dönük açıklamaları olmuştu. Biz de bunların hepsinin ortaya çıkarılması için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ama biz biliyoruz ki bugün Mersin'de yapılan bir festivalde bir sanatçıya ödenen milyonlarca liralık bir gelirin olduğunu. İsmini vermek doğru olmaz şimdi, sanatçı arkadaşımızın da bir emeği var. Ama sonuç itibariyle Mersin'de yapılan bir yerel festivalde, milyonlarca lirayı bulan bir sanatçı ödemesi ve milyonlarca lirayı bulan bir festival adı altında gider kalemlerinin gösterilmesi tabii ki de toplumun vicdanını yaralamıştı. Elbette ki daha sonra biz, size tabii ki kalem kalem de söyleriz. Ama ciddi kalemlerden bahsediyoruz burada. Örnek olsun diye söyleyeceğim; sadece katılınmış olan bir televizyon programıyla ilgili özel bir televizyon kanalına 500 bin lirayı aşan bir ödeme yapıldığı söyleniyor. Ciddi oranlarda bir sarfiyat yapılmış.
Tabii ki bu konuyla ilgili olarak da yani, biz şunu da gördük: Ne yazık ki seçim sürecinde, önceki belediye başkanının adeta seçim kampanya çalışmasını yapar gibi, belediyeye ait bir billboardlarda, belediyenin afişlerini kullanırken, kendi resimlerini kullandığını biliyoruz. Bunların hepsi altında Akdeniz Belediyesi amblemi yapılarak yapıldı ve toplum ciddi oranda bundan rahatsızlığını dile getirdi. Hatta bir keresinde Homurlu’da bir vatandaşımız, belediye başkanının hizmet getirmediğini dile getirmek açısından 25-30 kişilik bir kalabalığa konuşma yaptığı sırada trajikomik bir örnek yaşatıyor bize:
Eline bir çivi ve çekiç alıyor. “Başkanım siz konuşuyorsunuz da ben bir sözünüzü kesebilir miyim?” diyor. O da “Hay hay, buyurun” diyor. O da eline bir çivi ve çekiç alarak diyor ki, “Bu çiviyi çakar mısınız?” Belediye Başkanı da “Hayırdır” diye sorunca, “Beş yılın sonunda bir çivi çakmadan gitmedi demeyelim arkanızdan, hiçbir hizmetinizi görmedik” şeklinde bir protesto gösteriyor. Günün sonunda vatandaş her şeyin farkındaydı. Akdeniz’de hasbelkader seçilmiş bir yönetim vardı. 2019'daki o talihsiz seçim sonuçları, hepimiz için ders alınması gereken bir durum yaratmıştı.
Bu dönemde her taraf üzerine düşeni yaptı. Halk gerçekten olayı ciddiye aldı ve seçimler önemsenmediğinde nasıl büyük tahribatlar yaratılabileceğini, biz bu geride kalan 5 yıllık dönemde ne yazık ki kendimiz de kentimizde tecrübe etmiş olduk. Önümüzdeki süreçte de benzer sıkıntıların yaşanmaması için halkımızla birlikte, halkımızın yanında olacak şekilde bu çalışmalarımızı yürüteceğiz. Yapacağımız faaliyetlerde halkımızın görüş ve önerilerini alacağız. İşçi, emekçi arkadaşlarla ilgili yapacağımız tasarruflarda onların değerlendirmelerini, önerilerini önemsiyoruz.
En yakın tarihte belediye personelimizin kıyafetleri ki biliyorsunuz önceki dönem belediye başkanı her yere kendi ismini yazmıştı. Belediye personellerinin giydiği kıyafetlerin üstünde bile kocaman harflerle kendi ismi yazıyordu diye belediye personelleri bu kıyafetlerden rahatsızdı, çıkarmak istiyordu. “Biz tabela değiliz”, diye tepki gösteriyordu. Bu dönem işte biz bu tahribatların düzeltilmesi için kıyafetleri yenileme kararı aldık ve bunu yaparken de gittik, belediye personelimizin fikrini aldık. “Hangi kıyafeti giymek istersiniz, hangi kumaş kalitesinde olsun istersiniz? Hangi desenlerde olsun, hangi renklerde olsun istersiniz?” Çünkü bu kıyafetleri onlar giyecek. Onların kendileri giymek istemedikleri bir kıyafeti zorla, merkezi bir anlayışla bizler tarafından giydirmeleri demokratik olmayacak düşüncesiyle kendi fikirlerini aldık.
Umut Çor: Yani ilk icraatınız bu oldu diyebilir miyiz?
Hoşyar Sarıyıldız: Tabii ki…
Önümüzdeki süreçte sokak çalışmaları mı yapacağız; halkımızın öneri ve beklentilerini göz önünde bulundurarak alacağız. Bir peyzaj çalışması mı yapılacak, park bahçelerde bir yenileme ve tadilat çalışması mı yapılacak; O bölge halkının anketlerle, fikir almalarla, temayül yoklamaları ve öneri ve değerlendirmelerini alıp buna dönük bir çalışma yapacağız. Biz istiyoruz ki Türkiye'nin minyatürü olduğunu düşündüğümüz bu pilot bölgede Akdeniz ilçemizde, halkların ve inançların kardeşçe yaşadığı bu güzel kentte güzel bir belediyeciliğe halkçı anlayışla, şeffaf, katılımcı ve demokratik bir anlayışla yönetilen bir belediyeciliğe el birliğiyle imza atalım. Günün sonunda kazanan şahıslar değil, Akdeniz'de yaşayan halklarımız olsun.
Umut Çor: Peki efendim, DEM Partisi bir önceki seçimlerde HDP adıyla siyaset sahnesindeydi ve yine Akdeniz Belediyesi’ni kazanmıştı. Fakat bir kayyumla karşı karşıya kalındı ve o dönemki yönetimleri son buldu. Bir kayyum endişeniz var mı?
Hoşyar Sarıyıldız: Biz halkın iradesinin önünde duran herhangi bir engelin demokratik olmadığını, ne olursa olsun halkın iradesinin tecelli etmesi gerektiğini, seçimlerin bu anlamda yetersiz olsa bile, demokrasimiz açısından birer şenlik olduğunu ve kim olursa olsun sandıktan çıkan sonuca saygı duyulması gerektiğine inanan bir gelenekten geliyoruz. Çoğunluk demokrasisi değil, çoğulcu demokrasinin gelişmesi için de üzerimize düşeni yapmaya her fırsatta hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Bu anlamda demokrasinin gelişmesinin en önemli unsurlarından biri; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, halkın yerel yönetimlerde kendi kendini yönetmesi önündeki engellerin ortadan kalkmasıdır. Bu da ne yazık ki geçmiş zamanda özellikle kayyum iradesinin ve kayyum rejiminin yaratmış olduğu, halkın iradesinin gasp edildiği o kötü örneklerin yaşanmasıyla sekteye uğradı. Kayyum, Türkiye demokrasisinin 20 yıl geriye gitmesine neden oldu.
Kayyum iradesi ne tabanda ne genel siyasette ne de toplum içerisinde de kabul görmedi. Türkiye'nin dünyadaki prestijine zarar verdi. Kayyumun yaratmış olduğu tahribatlar yıllar boyunca da belki kolay kolay silinmeyecek bir noktadaydı. Çünkü kayyum bir bürokrattı, o toplumun değer yargılarını tanımayan, o toplumun içerisinde yaşamayan, o sahanın, o sokağın sorunlarına yabancı olan bir bürokrattı. Doğal olarak o toplumun sorunlarını anlayamayacak, o toplumun iradesiyle oraya gelmemiş, atanmış bir kişi olduğu için de toplumun sorunlarına çözüm getiremeyecek bir noktadaydı. Çoğu kez işte; yaşanan yolsuzluk iddiaları, yaşanan işten çıkarmalar gibi sorunlar da kayyum yönetimi, yerel yönetimleri ve siyasal genel siyasetin bir yansıması haline de getirmişti. Biz burada diyoruz ki, yerel yöneticilerin genel siyasetle işi olmaz. Yerel yöneticilerin asli görevi demokratik bir şekilde yerelin sorunlarına çözüm getirmesi ve o bölgenin kalkınması için projeler ve hizmetler üretmesidir.
Bunun önündeki bir engel de hukuken de vicdanen de demokrasimiz için de kabul görülecek bir durum değildir.
“Kayyum burada da uygulanır mı, kayyum yeniden devreye konur mu?” sorunuza ise şunu söylemek istiyorum: Türkiye'nin demokrasisinde birçok kez yanlış uygulamalar yapıldı. Umarız önümüzdeki dönem benzeri yanlış uygulamalar yaşanmaz. Çünkü bu sadece bir belediyeye dönük yaşatılan bir gasp iradesinin değil, tüm toplumun aslında vicdanını yaralayan bir sonuca neden oluyor.
Türkiye'nin demokrasisi yara almış oluyor. Türkiye'nin dünyada ve Avrupa'da olan prestiji zarar görmüş oluyor ve ülke git gide daha da antidemokratik bir yapıya dönüşmüş oluyor. Biz Akdeniz'de herhangi bir kayyum uygulamasının yaşanabileceğini düşünmüyoruz. Çünkü Akdeniz'de kayyum yaşanmış olsaydı yolsuzluklara, vurgun ve talana ilişkin olarak bir önceki yönetim yapılırdı zaten. Bir önceki yönetimde, yapılan yolsuzlukların belediyenin içerisine düşmüş olduğu borç batağında olsa olsa o zaman yaşanırdı kayyum uygulaması.
Bu dönem zaten yolsuzlukla, işte halkın menfaati dışında bir çalışmayla işi olmayacak bir yönetim, halkın iradesiyle başa gelmiş durumda. Biz herhangi bir yöntem ve halkın iradesinin, halkın menfaatinin dışında olan herhangi bir faaliyet içerisine girmiyoruz. Böyle bir gündemimiz asla mümkün değil, olamaz. Bizim yapmış olduğumuz işleyişler bellidir. Biz halkın sorunlarını kendi gündemimize almış durumdayız. Mahallelerin ihtiyaçlarını göz önüne alarak, altyapı ve üstyapı projelerimizle halkımıza hizmet eder bir noktadayız ve yaptığımız her fiil, yapmış olduğumuz her çalışma hukuk sınırları içerisinde denetlenebilen, hukuk sınırları içerisinde araştırılabilecek çalışmalardır. Altına imza attığımız hiçbir evrak, halkın menfaatinin dışında bir evrak değildir. Hukuka aykırı herhangi bir çalışmamız bu anlamda mümkün değildir. Ben kendim de aynı zamanda bir hukukçuyum, 10 yıllık avukatım. Neyin hukuk dışı neyin hukuka uygun olduğunu gayet iyi bilebilecek bir noktadayım. Yaşanabilecek herhangi bir hukuk dışı yöntemin meydana gelmemesi için de kendim ayrıca hassasiyetle sürece yaklaşıyorum. Bütün personellerimizin, yapmış olduğumuz bütün çalışmalarımızın hukuka uygunluğuna azami dikkat ediyoruz. Gerek siyaseten gerekse de halkın menfaatine olan durumun da bu olduğunu bildiğimiz için bunu yapıyoruz. Zaten göreve gelir gelmez de Sayıştay’dan müfettiş denetleme talebinde bulunmamız da ne kadar bu süreci şeffaf götüreceğimizin bir kanıtı mahiyetindedir.
Hemen yanı başımızda, karşımızda, 100 metre ilerimizde Adalet Sarayımız var. Savcılarımız, hakimlerimiz, avukatlarımız burada. Buradan hemen taş atsa, ulaşılabilecek bir mesafede. Hukuk dışı bir çalışma yapılması da zaten hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Biz bu açıdan kayyum tehdidinin asla Akdeniz'de olmadığını düşünüyoruz. Bunun dışında bir durumun da hukuki değil siyasi bir tasarruf olacağını biz öngörüyoruz.
Çünkü hukuken elde edilemeyen, seçim sonuçlarıyla kazanılamayan yerlerin, hukuk dışı yöntemlerle, kayyum uygulaması gibi yöntemlerle ne yazık ki ele geçirildiğine dair kamuoyunda ulaşılmış yargılar var, ulaşılmış düşünceler, kanılar var. Biz bu dönem de böyle yanlış bir uygulamanın doğmaması için, ilgili mercileri demokratik bir tutum içerisinde davranmaya, seçimin sonuçlarına sadık kalmaya, seçimin sonuçlarına tahammül etmeye davet ediyoruz ve diyoruz ki; önümüzdeki beş yıllık dönem içerisinde demokratik, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla, denetlenebilen ve ulaşılabilir bir belediye yönetimini el birliğiyle inşa edelim. Bunu yaparken de ilgili mercilerle birlikte bu işin denetlenebilir bir noktada yer alması için de üzerimize düşeni yapacağız.